Ne geceydi ya Rabbi!..

A -
A +

Yeni görev yaptığı okul ve il, gönderdiği faksta net olarak okunmadığı için yazamadığımız Fatma Çavuşoğlu öğretmenin, Iğdır'da görev yaptığı yıllardaki hatırasını yayınlıyoruz... "Iğdır... Bana hatırlattıkları... Beyaz gelinliğini giymiş, mağrur bakışlarla tepeden bakan, zirvesi bulutlarla kaplı Ağrı Dağı... Azeri tükrüleri ve oyunları... Rus yapımı eski ama sağlam Nahcıvan otobüsleri... Altın ve gümüş kaplama dişli Nahcıvanlı işçiler... Sanki cilalanmış gibi parlak, insanın ısırmaya kıyamayacağı kırmızı ve yeşil elmalar... İri kayısılar... Yeşilliği, misafirperver insanları... Askerleri, polisleri, öğretmenleri... Doğunun en güzel şehirlerinden... İstanbul'da görev yaparken zorunlu hizmet için 15.08.1994 Pazartesi günü, saat 12.40'da tayinimin oraya çıktığını öğrendiğimde terör korkusundan bana kâbuslar yaşatan, yüzümün sivilceler tarlasına dönmesine sebep olan bir şehir... Ama, ama çok çok korkarak can korkusuyla gittiğim, çok çok severek, aşkla istekle görev yaptığım, çok üzülerek ayrıldığım bir şehir. 27.10.1994- 15.09.1998 tarihleri arasında görev yaptım bu şehirde. Birçok hatıralarım oldu. Ama bunlardan bir tanesi var ki hatırladıkça hâlâ gülerim. Bu hatıramı sizlerle paylaşmak istedim. Olayı, ilk iki yıl yalnız kaldığım büyük bir bahçe içinde tek odadan müteşekkil, yüksek tavanlı, Ermenilerden kalmış, asma kilitle toprak bir evde yaşadım. 26.04.1995... Saat 23.00 Elimde Dostoyevski'nin "Budala"sı... Başucumda Iğdır FM Radyosu çalıyor... Alihan'ın sesi geliyor aheste aheste, hüzünlü "Bu kadın neden ağlıyor" Ne rastlantı... Tam da çok ağladığım o gece... Evim, MİT, TİM ve Merkez Karakolu'na bir iki dakika mesafede. Tam kendimi okumaya vermiştim ki birden silah sesleriyle irkildim. Yüreğim ağzıma geldi. -Eyvaah çatışma var... "Teröristler karakolları bastı." diyerek kendimi yere attım. Pencerenin dibine uzandım. Ağlamaya başladım. Silahlar yoğun olarak gürültülü bir şekilde, adeta koro halinde patlarken, onlara araba sirenleri de eşlik etmeye başlamaz mı? "Tamam" dedim, "Ölenler, yaralananlar var ki onları hastaneye taşıyorlar..." Evimin karşısındaki inşaattan da silah sesleri geldi. Birisi "Vur vur öldür!" diye bağırdı. Benim öğretmen olduğumu biliyorlar. "Galiba burayı işaret" ediyorlar, diye düşünerek daha çok ağlamaya başladım. Yastığı başımın önüne siper ederek, yerde sürüne sürüne elektrik düğmesinin yanına gittim. Acele ile kalkarak ışığı söndürdüm. Ve tekrar yere yatıp sürünerek pencerenin dibine uzandım. Siren seslerinin eşliğinde silahlar patlamaya devam ediyor. On beş dakika kadar sürdü. Sonra sesler kesildi. Korkuyla hâlâ ağlamaya devam ederek yatağıma girdim. Başımın etrafına kitapları yastıkları yığarak güya kendime siper yaptım. Rüyamda da silahlar patladı. Sabahleyin korkuyla uyandım. Sağ salim olduğumu görünce şükrettim. Hemen Iğdır FM'i açtım. Bir açıklama yok. Giyindim. Günlük plan defterimi ders kitaplarımı, koltuğuma kıstırarak heyecanla evden çıktım. Karakolun önü, TİM'in önü yıkanmış. "Herhalde akşam çatışmada dökülen kanları yıkamışlar" diye düşündüm. Adımlarımı hızlandırarak heyecanlı bir şekilde öğretmenler odasına girdim. Odada Türkçe öğretmeni Osman Nuri Güner, Fen Bilgisi Öğretmeni Serpil Başat, Müdür Yardımcısı Burhan Kalafat var. Diğerleri derste. Heyecanlı bir sesle, "Arkadaşlar akşamki çatışmayı duydunuz mu?" dedim. Hepsi heyecanla; "Ne çatışması?" dediler. -Yahu Iğdır yıkıldı ya... 15 dakika kadar sürdü ya. Ambulanslar da galiba sürekli siren çaldı. Şimdi gelirken gördüm. TİM'in Karakolun önü yıkanmış. Osman Nuri bey daha fazla tutamadı kendini. Patlattı kahkahayı. -Hocanım alışın bu silah seslerine. Siz geçen yıllardaki çatışmaları görseydiniz... Her gece üç dört saat sürerdi. Akşamki ne ki? Akşam İsviçre-Türkiye maçı vardı... Maçı kazandık. Onu kutlamak için silahlar atıldı. Sirenler çalındı. Halk sevinçten sokaklara döküldü. Milli bir zafer olduğu için bütün Türkiye sevinçliydi dedi. Akşamki durumumu da anlatınca kendilerini tutamadılar. Çok güldüler. Teneffüste dersten çıkan arkadaşlara da anlattılar. Hepsi çok güldüler. -Hocanım bu gece, sizin hayatınızda önemli bir Iğdır hatırası olarak kalacak. İleride hatırladıkça Iğdır'ı hatırlarsınız. Ben de akşam eve sabahki acıklı halime çok güldüm. Ne geceydi ya Rabbi?.. Bu hatıram aracılığıyla dört yıl severek görev yaptığım Ziya Gökalp İlköğretim Okulu'ndaki öğretmen arkadaşlarıma ve öğrencilerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.