Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Rumuz "M.İ"nin hatırası, yıllar önce yaşanmış bir adli vaka ve perde arkasıyla ilgili. "Aldığımız bir haberle, yerimizden fırladık: -Komutanım, Karaburun Mevkii, Cimide köyü civarında, bir otomobil denize uçmuş. Hemen bir müfreze ile yola çıktığımızda, içimden de dua ediyordum: "Allah vere de, biz yetişene kadar köylüler birşeyler yapıp, hiç olmazsa içindekileri kurtaralar." Ne kadar süratli gitmek istersek isteyelim, nihayet yolların elverdiği kadar gidebiliyorduk. Olay mahalline yaklaştığımızda gördüklerime inanamadım. Gerçekten, haber verildiği üzere, ön kısmı yarıya kadar denize gömülmüş bir otomobil duruyordu. Üstelik de otomobilin civarı karada olsun denizde olsun adam kaynıyordu. Gayri ihtiyari sordum yanımdaki askere: -Ne bu yahu? Ne oluyor böyle? -Bilmiyorum ki komunatım. Birçok insan denizde. Sanki denizde bir şey yakalamak ister gibi dalıp dalıp çıkıyorlar... Otomobili kurtarmak için değil değil mi? -Evet komunatım. Otomobil nerde adamlar nerede baksanıza. -Bakın bir de kadın var kenarda. -Evet evet, sağa sola doğru koşturuyor. Kimsenin dönüp de baktığı yok kadına. -Çabuk sür oğlum çabuk. Bu işte bir gariplik var. -Komutanım, galiba kadın otomobildeki yolculardan biri olmalı. Biraz daha yaklaştığımda, onca erkeğin arasında bir kadının feryat ederek, sağa sola koşuşturması, el kol hareketleriyle yardım istemesine rağmen kimsenin kadınla ilgilenmediğini hayretle gördük. Gerçekten kimsenin kadını gördüğü yoktu. Bir gariplik de olay yerine geldiğimizde yaşandı. Bizi gören denizdeki çırpınan vatandaşlar, sanki Beyazıt meydanında, belediye zabıtasından kaçan işportacılar gibi, denizden çıkıp, sıvışmanın telaşına düşmüşlerdi. Neden sonra anladık durumu. Vay babam vay... Denizin üzeri kağıt banknotlarla doluydu. Yüzüyordu paralar. Herbiri beşyüz liralık banknot ki, o zamanda bir üsteğmen olarak benim maaşım 800 liraya denk geliyordu. Kim nerede görmüş bunca parayı? Şöyle elini suya daldırıp da beş on tane kaptın mı, bir köylüye bir yıl yeterdi. Böyle durumda denize atlanıp da, para kapışılmaz mı?.. Ama bu insanlık mıydı? Hemen yanıbaşında suya gömülmüş bir araç ve içinde can çekişen yolcular dururken, denize dağılan paraya atlamak bizim ahlakımıza bizim töremize yakışır mıydı? Neyse, o an için ne parayı ne de köylüleri düşünmenin zamanıydı. Çünkü otomobildekilerin kurtarılması gerekiyordu. Kadın da, biz arabadan iner inmez dizlerimize kapanmıştı: -Ne olur kurtarın oğlumla kocamı!.. Kurtarın, boğuluyorlar. -Tamam bayan. Sakin olun. Elimizden geleni yapacağız. Askerlerle birlikte, arabanın suya batan ön kısmın kapısını açmak için zorlamaya başladık. Suyun basıncıyla kapıları çekip açmak hayli zordu. Hele bir de dalga vurdukça, sanki mümkün değilmiş gibiydi. Askerlerin gayretini görünce, orada bulunan birkaç kişi daha yardıma geldi. El birliğiyle öndeki iki yolcuyu çıkardık. Ancak, biz gelene kadar boğularak can vermişti babayla oğul. Cesetleri kenara uzattığımızda, kadının feryadı daha bir acı doluydu. Ağlaması yürekleri yakıyordu. Sonradan farkettim ki bir de yanında on yaşında bir kızı vardı. O an için, orada bulunan köylülere döndü. Sanki, "Niçin bu adamı kurtarmak için çalışmadınız da, denize saçılan paraların derdine düştünüz utanmazlar!" diye bağırasım geldi. Ama işin mahiyetini tam olarak bilmediğim için, duygusal davranmamaya özen gösterdim. Zor da olsa sustum. Bu arada, dalgalar vurdukça, paralar suya gömülüyordu. Askerlere, ikinci bir görev olarak, bu paraları toplamalarını söyledim. Biz gelene kadar kimin ne kadar para topladığını bilmiyorduk. Tabii denize gömülen veya zayi olanı da. Ama savcı gelene kadar, askerlerin topladığı paranın miktarı, o zamanın hesabına göre, tam 35 bin liraydı. Yıl 1972. O zamanın en büyük parası 500 liralık kağıt banknot. İyi de bu nasıl bir kazaydı, bu paralar neyin nesiydi? Devamı yarın
ÖNE ÇIKANLAR