“Keşke o hatırayı göndermeden yayınlamadan önce bu ve benzeri soruları da bir sorsaydı kendisine de sussaydı…”
Geçtiğimiz hafta köşenizde yer alan hatırada, iki kız kardeşten söz edildi. Övdüğünüz, dualara layık gördüğünüz o iki kız kardeşin babasıyım ben. Benim sevgili eşim ve biricik çocuklarımla ilgili bu hatırada size nakledilen bilgilere çok şaşırdım, üzüldüm, kahroldum… Çünkü duygu katmak için midir, ne sebeple söylenmiştir bilemiyorum ama “bu çocukların babası yok” ifadesi “babası hayatta değilmiş” gibi bir yanlış anlaşılmaya sebep olmuştur.
Çok şükür çocuklarımızın annesi de var babası da var… Ve her ikimiz de hayattayız ve her ikimiz de çocuklarımızı çok seviyoruz.
Bu hatırayı size nakleden okuyucunun aklına şu soru hiç mi gelmedi? Bu mütedeyyin ailenin bu mütedeyyin hâle gelmesine vesile olan kimdir? Onların okuduğu o kitapları kendilerine kim hediye etmiştir? “İnandığı doğrular üzere yaşayabilsin” diye, herkese rağmen onlara kim kol kanat germiştir? Hem bizim ailemiz hakkında, isterse överek olsun dışarıdan üçüncü şahısların yorum yapması ne kadar uygundur? Keşke o hatırayı göndermeden önce bu ve benzeri soruları da bir sorsaydı kendisine…
Sevgili gazetem ve sevgili Hayatım Roman okuyucuları… Bu köşe aracılığıyla ben size doğru olanı bildireyim ki o hatırada bahsedilen o iki evlat hakkında söylenen bilgiler tamamen yanlış bilgilerdir. Bu aile orada anlatılan şekliyle bir ayrılık yaşamamıştır. Kaldı ki ben baba olarak eşime ve evlatlarıma, doğru ve rahat bir şekilde yaşayabilmeleri için elimden gelen maddi ve manevi tüm desteği sürdürmekteyim.
Türkiye’nin bir ucunda, çocuk yaşlarda abonelik çalışmalarına çıktığımız gazetemizin en değerli sayfalarında bir gün kendimle ilgili bu tür şok edici sözleri gözyaşlarına boğularak okuyacağım ölsem aklıma gelmezdi inanın.
Ve ister istemez şu duyguyu da paylaşmak durumundayım. Bu kitaplarımızı dağıtmadan evvel, okuyup içindeki bilgileri nefsimizde sindirmemiz gerekiyor?
Netice itibarıyla Allahü teâlâ kimseye, hayatta olduğu hâlde “bu çocukların babası yok” dedirtmesin. “Yaptığımız hayır takdir edildi, bak gazeteye bile yazdılar” diyerek sevineceği düşünülen yavruları Rabbim boynunu bükük bıraktırmasın. (Amin)
İnşallah bu yazdığım gerçekleri hatırayı size gönderen de okur. Ben hakkımı helal ettim. Ama kırgınlığım derindir. Bu mektubumu gazetemizde okuyucularımızla paylaşırsanız üzüntüm bir nebze olsun azalacaktır...
Rumuz: “Üzgünüm”-İstanbul