Öfke, dürüst bir duygudur...

A -
A +

Gerze limanı yürüyüş parkurunda duvara bir karikatür çizilmiş. Üzerinde “keşke” yazıyordu. Gördüğüm her şey bizim kendi yorumumuzla anlam kazanır değil mi? Tepkimiz de hâliyle sevip sevmediğimize bağlı olmaktadır. Yaklaşık herkesin pişmanlıkları olmuştur. Biz de diyoruz ki keşke sabırsızlıklarımıza, kızgınlıklarımıza, mazur edebiyatı yapıp kendimizi mazur gösterme çabalarımıza, pişmanlıklarımıza aceleciliklerimize ve tüm duygusal zihinsel gerginliklerimize bir sınır koyabilmeyi zamanında akıl edebilseydik.

 

Zihinsel durumumuzu, huzurumuzu bozmayı tehdit eden her durumu zihnimizde tartıp kendimize deseydik ki bu durum ancak bu kadar üzüntüye değer” deyip noktayı koyabilseydik, keşke...

 

Yanılgı noktamız, başlangıçta hiçbir bedel ödemeyişimiz ve zararın neresinden dönülürse kâr oradan başlar felsefesine kulak asmayışımız.

 

Bir kere problem dediğimiz şeylerin tamamının gelişip değişmemiz için fırsatlar olduğunu ve hepsinin bizim çağrımızla gerçekleştiğini nereden bilecektik?

 

Hayata güvenmeyip onun bizi ne kadar uzağa götürse de bu yolculuğun bize gerekli olduğunu nereden bilecektik. Doğrunun nerede yattığını bilmek ve orada bizim birikimimizin ne olduğunu bulmak için büyük bir tecrübe dehlizinden geçmek durumunda olduğumuzu nereden bilecektik? Aslında ancak bu şekilde geri dönebileceğimizi nereden bilebilirdik. Öfke kin ve nefretin sağlığımıza verdiği zararın boyutunu nereden bilebilirdik? Sırası gelmişken öfke aslında dürüst bir duygudur. Sadece doğru ifade edilmediğinde karşı tarafa rahatsızlık verir. Burada affetmek en etkili reçetedir. Görülmektedir ki alışkanlık öfkesi çocukçadır. Çünkü yaklaşık her zaman kendi isteğimizin olmasını isteriz.

 

Bir kere de dönüp sorduk mu kendimize: Neden hep öfkeli olmayı seçiyorum? Tepki vermenin yolu bu mu? Cezalandıracağım kim? En önemlisi de insanların beni rahatsız etme ihtiyacı hissetmesi için çevreme ne yapıyorum? Her ne için olduğunu anlayıp enerjimizi sağlıklı bir yere kaydırabiliyor muyuz? Acı dolu tecrübeleri incitmeden yaşayabilmemizin yolu onları birer acı değil birer ders gibi görmektir.

 

Yine sırası gelmişken hatırlatalım ki bedenimizdeki kimyasal düzensizliği hafife almayalım. Bunu başarırsak bu bizim için yeniden doğmaktır. Sağlıklı günlere...

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.