“Adı geçen kişinin evinde yasak tabanca bulundurduğunu birisi telefonla ismini vermeden bildirdi...”
Makam odamda bulduğum imzasız ihbar mektubunu, çağırttığım komiser okurken yüzü kızarmaya başlayıp nefesinin sıklaşmaya ve alnında ter tanecikleri birikmeye başlamasıyla bir tuhaf oldum.
“-Ne diyorsun komiserim?” diye sordum.
Yere bakarak uzun bir süre düşündü, yutkundu…
“Doğru mu hakkında yapılan bu imzasız ihbar?”
Fısıltı hâlinde çok üzgün bir şekilde cevapladı.
“-Maalesef doğrudur Sayın Savcım!..”
İrkilip ayağa kalktım. Yüzüme hâlâ bakamıyordu. Başı öne eğikti:
“Nasıl yani? Doğru mu!?”
“Maalesef doğru efendim!”
“Olamaz! Sen bunu yapamazsın. Senin gibi bir görev âşığı insan bunu yapamaz! Nasıl oldu anlat bakalım!”
“Anlatayım efendim… Adı geçen kişinin evinde yasak tabanca bulundurduğunu birisi bana telefonla ismini vermeden bildirdi. Hatta tabancanın modelini, kahverengi kabzası olduğunu, bir kez kişinin üzerinde taşırken İstasyon Caddesinde rüzgârın uçurduğu ceketinin altında gördüğünü söylüyordu... O gün karakolda nöbetçiydim. İki de polis memuru vardı. Bunlardan birisini yanıma alıp adı geçen kişinin evine gittim. Tüm odalarını aradım. Hatta kışlık odunların aralarını, karyolaların altına varana dek didik didik aradık. Sanık da yanımızda bizim aramamızı izliyordu. Bir de beş yaşında bir oğlan çocuğu vardı, çevremizde dolanıp duruyordu. Hatta bir yerde okumuştum. İçki kaçakçılığı ihbarı alan bir meslektaşımız ihbar edilen evi didik didik arayıp bir şey bulamamış. Tutanak düzenleyip evden ayrılmış. Aradan yıllar geçtikten sonra bir konuşma sırasında o kişi söz konusu meslektaşımıza demiş ki:
-Aslında evde iki teneke kaçak içki vardı ama bulamadınız. Çünkü o sırada bebek yaşta çocuğum olmadığı hâlde tenekeleri beşiğe koyup üzerini yorganla örttüm. Eşimi de çocuğu emziriyor pozisyonuna getirmiştim. İşte bunu hiç aklınıza getirememiştiniz!..
O vatandaşın bu hilesi hatırıma geldi. Çünkü bu evde de beşikte bir bebek vardı. Ve annesi de o sırada bebeğini emziriyordu...
Kadına göğsünü kapatıp geri çekilmesini söyledim. Beşiğin altını üstünü aradım, gerçekten beşikte bir bebek vardı. Ana sütü kokusunu alınca ölen yavrumu hatırlayıp bir tuhaf oldum, içim burkuldu.
Evi, gelir düzeyi hayli düşük eski püskü eşyaları görünce de duygulandım. Artık aramaya son vermem gerekiyordu. Çünkü aradığım hiçbir yer kalmamıştı. DEVAMI YARIN