Ona ziyarete gidiyorduk...

A -
A +
 
“Alparslan Bulvarına yaklaşırken camdan bir belediye otobüsünün geldiğini gördüm!..”
 
 
2012 yılıydı. Ailecek ziyarete gittiğimiz memleketimiz Niğde’den İstanbul’a dönüyorduk. Ankara’da da biraderim var. Ankara’nın metropol ilçelerinden olan Pursaklar’da oturuyor. Pursaklar Bağlum’a da yakın.
Dolayısıyla İstanbul’dan memlekete giderken de, Memleketten İstanbul’a gelirken de mutlaka Pursaklar’a uğrarız. Hem biraderi ziyaret ederiz hem de Bağlum’da medfun bulunan Seyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin kabrini ziyaret ederiz. Sonra Niğde’ye gidiyorsak o yöne devam ederiz, İstanbul’a geliyorsak o yöne devam ederiz...
Niğde’den İstanbul’a doğru yola koyulduk... Akşam Pursaklar’a geldik. Biraderin evine misafir olduk. O gece biraderlerde kaldık. Sabah kahvaltı filan derken 10.00-11.00 civarında dedim ki çocuklara:
“Öğle vakti yanaşıyor. Namaza 40-45 dakika filan var. Herkes abdestli olsun. Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin kabrini ziyaret edeceğiz. Namaz sonrası da yolumuza devam edeceğiz...”
Çocuklar “tamam” dedi. Hazırlıklarımızı yaptık. Biraderle vedalaşarak arabaya bindik ve yola çıktık.
Saat 12.20 filandı. Arabayı oğlum Yavuz Selim kullanıyordu. Mahalle içinden geçiyorduk. Hatta kendisine baba olmanın duygusuyla tembihte bile bulunmuştum:
“Oğlum burası mahalle içi, aman dikkatli ol!..”
“Tamam baba” dedi.
Ben önde oturuyorum. Hanım ile çocuklar arkada oturuyor.
Orada Alparslan Bulvarı var. Bulvara yaklaşırken camdan bir belediye otobüsünün geldiğini fark ettim. Sadece üst kısmını gördüm. Yolcusu olmayan bir otobüs… Yol rampa olduğu için biz yukarı doğru çıkarken o yukarıdan aşağı doğru kaptırmış geliyor.
Otobüsün gelişini gördüğümde yüreğim “cızz” etti. “Oğlum otobüs!” dedim ama ben bu iki kelimeyi söyleyene kadar bir üçüncü kelimeyi söylememe fırsat kalmadan otobüs geldi bizim arabanın solundan “gümm!” diye bize öyle bir çarptı ki tarifi mümkün değil…
Otomobilimiz bir boş paket gibi tam dört buçuk metre ileriye savrulmuş… Çarpma arabanın sol teker hizasına denk geldiği için arabayı altına alamamıştı. Eğer Allah korusun şöyle bir metre daha içeriden vurmuş olsaydı veya ortadan göbekten çarpma gerçekleşseydi kesin otobüs otomobili ezer geçerdi…
O çarpmanın şiddetiyle otomobilin içinde ön camın burnuma değip geri gittiğini gördüm. Emniyet kemerim takılı olduğu için camdan fırlamamıştım. Ben fırlamamıştım ama çocuklarım ne hâldeydi? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.