"Onlar sahte gözyaşı aslanım!"

A -
A +
“Sen bu Sait’i tanıyorsun değil mi? Bunların bir vakıfları var oğlum. Öğrenci yurtları var. Bunlara destek olacaksın!”
 
Böyle delikanlı, mert insanlar şimdi öyle azaldı ki… Referans olabileceği birkaç yere gittik. Fakat gittiğimiz yerler kendi dünyasındaki arkadaşları olduğu için pek bir netice alamadık...
Bir gün, yolumuz memleketlimiz olması sebebiyle ikimizin de tanıdığı varlıklı bir iş adamına düştü. Gerçi oraya benim değil Ahmet Abinin referansıyla gitmiştik... İş adamı bizi hoş karşıladı. Buyur etti…
Bu iş adamının babası da memlekette medrese hocalığı yapmış bir kimseydi. Ahmet Abinin de sanat okulundan arkadaşı imiş. Ahmet Abi tam bir piyasa insanı… O sebeple hâl ve hareketleri rahattı. Arada kelimeleri argo... Ama o kendince normal konuşuyor... İş adamına vardığımızda beni göstererek dedi ki:
“Sen bu Sait’i tanıyorsun değil mi? Bunların bir vakıfları var oğlum. Öğrenci yurtları var. Bunlara destek olacaksın!” dedi. Bu bir emir gibiydi… Hatta iş adamının yine de ezik cevap vermesine şaşırmıştım. İş adamı cevap verdi:
“Ahmetciğim çok güzel de, ben Hoca Efendi'ye bir okul yaptırıp hediye ettim. Dolayısıyla biz oraya yardımlarımızı yönlendirdik...”
Ahmet Abi bozulmuştu:
“Be oğlum senin bu Hoca Efendi dediğin de kim?”
İş adamı:
“Bilmiyor musun" dedi ve "FETÖ" liderinin ismini söyledi... Bunun üzerine Ahmet Abi kendine has üslubuyla tersledi:
“Hadi be, onun neresi hocaymış. Sahtekârın teki!”
Bu konuşmayı işitince ben içimden “eyvah” dedim. Şimdi bu iş adamı bu konuşmayı bizim söylettiğimizi zannedecek. Ben bu duygular içindeyken iş adamı bir tuhaf olmuş kendini ispata çalışıyordu:
“Ya Ahmet öyle söyleme! Adamı televizyonda görmüyor musun? İki gözü iki çeşme...”
Ahmet Abi daha da yükseltti sesini:
“Yahu, sen o gözyaşlarına inanıyor musun? Sahte gözyaşı onlar sahte!.. Sen bize vekalet verecek misin vermeyecek misin ondan haber ver... Gerisi hikâye!.."
Bir müddet sessizlik oldu. Ahmet Abi net bir adam, ya evet ya hayır, kem kümden hoşlanmaz...
Bu iş adamından bir hayır gelmeyeceğini anlamış olacak ki gerisini beklemeden ayağa kalktı ve sinirli bir şekilde bana döndü:
“Kalk Sait! Gidelim. Bu adamdan bize hayır yok!”
Adam da bir şey diyemedi. Ben de... Neyse çıktık oradan. Arabaya bindik, dönüyoruz. Bende moral sıfır, durduk yerde Ahmet Abinin de öfkelenmesine sebep olduk… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.