Onu nasıl da özlerdim

A -
A +
“Kantinde bir gevrek alamamaktan duyduğumuz açlık, babasız kalmaktan daha azdı bizim için...”
 
Sahiden içime akardı babam, tek kelime bile etmeden... Derinleştikçe o gözler, bir keyfiyet verirdi ki gönlüme, sormayın… Kulluğu anlatırdı babam. Yusuf Peygamberin kuyuya nasıl atıldığını… Can kulağıyla dinlerdik…

Daha çocuktuk... Boyumuz küçüktü… Bu sebeple çokça para bulurduk yerlerden. Birilerinin düşürdüğü küçük paralar… Babam, “hak geçmesin ve cebimize haram girmesin” diye tutardı elimizden, doğruca giderdik birlikte karakola. Böylece para emin ellere teslim edilirdi. Kimsenin kuruşuna bile dokunmamayı öğretmişti babam bize… Ve o gün bir polis memurunun o hoş bakışlarını da hatırlarım…

Hatırı sayılır adamdı babam. Korkardı da bazıları cesaretinden ve yiğitliğinden… Lakin bilmezlerdi ki yaz içinde kış gibiydi babam. Bir ben bilirdim… Çünkü içinde yaşardı pişmanlıklarını… Ve ben içindeydim… Öyle ki, kadere rıza gösteren mütevekkil o bakışlar, çocukluğumdan bugüne taşıdıklarım ve unutamadıklarımdır…

Son olarak içimi yakanları ise; soğuk Ankara ayazında bir ayrılık acısında duyduğum o hasret bakışlarıydı...

Gece yanıma geldi. Yatağımın ucuna oturdu. Baktı... Baktı... Baktı… Ve bana sarılıp kokladı… Sonra gene baktı... Gözleri yaşla doldu. İçindeki o hüzün her yanımı sarıyordu… Gene anlatmıştı içinde ne varsa söyleyeceklerini. Ve gitti usulca… 

Son sözü: “Allah’a ısmarladık” oldu.

Şimdi “ne var ki bunda?” demeyin. Çünkü ben “Allah’a ısmarladık” cümlesini de bu sebeple severim.

Babam gideli üç yıl olmuştu. Lise çağına ayak basarken aynı zamanda varlıktan yokluğa çok hızlı adımlarla yürümüştük. En çok da babasızlıktan eziliyorduk.

Kantinde bir gevrek alamamaktan duyduğumuz açlık, babasız kalmaktan daha yaman bir duygu değildi bizim için. Biraz güler ama çokça da üzülürdüm abime.

Annemin kocaman ve ince eşofmanıyla o buz gibi, soğuk Ankara ayazında, girerdi beden eğitimi derslerine. Bir de üzerinden düşmesin diye kemerle tuttururdu.

Okul çıkışlarında camekânlardan bakakalırdık buz kesilmiş ellerimizle. Hatta dokunurduk da! Ama paramız olmadığından bir çikolata bile alamazdık. O vakit babama sessiz çığlıklarım olurdu benim:

“Baba bizi bırakıp niye gittin?..”

Onu nasıl da özlerdim.

Bugün bile o bakışları unutmam unutamam… Bu isimleri hatırlarken tuhaf bir rahatlık duyarım...

         Rumuz: "Bakarken"-Ankara
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.