İstanbul''dan "Bir öğretmen" rumuzuyla yazan hanım öğretmenin hatırasını yayınlamaya, kaldığımız yerden devam ediyoruz. Öğretmen hanım, kendisini ziyarete gelen genç bayan doktoru tanıyamayınca, doktor hanım kendini tanıtır. Bunun üzerine öğretmen hanım sevinçten şok olunca, öğretmenler odasındaki herkes, bu olayın sebebini merak eder. Bunun üzerine genç bayan doktor, yıllar öncesinden yola çıkıp hayat hikayesini anlatmaya başlar. "Öğretmenim, diplomamızı alırken kendisine sarılıp ağlayınca, nedenini sordu. Çünkü zaten pekiyi derece ile mezun oluyordum. Ama benim derdim başkaydı. Dedim ki: -Öğretmenim, ben artık okuyamayacağım. -Niye kızım? -Babam izin vermiyor? -Aaa, merak etme, ben babanla gider görüşürüm. Gerçekten öğretmenimiz evimize gelerek babamla bizzat görüştü. Yalvardı. Ama babamı ikna etmek asla mümkün olmadı... Nedense babam, benim kız çocuğu olduğum için okumamı istemiyordu. Gözyaşlarım sel olsa da, gerçeği değiştiremezdim. İki yıl boyunca arkadaşlarımın arkasından umutsuzca seyrettim... Umudumu iyice yitirmek üzereydim ki enteresan bir şey oldu. Babam bir önemli vecibe için bir ay kadar şehir dışına çıkmıştı. Bu fırsatı değerlendiren annem ve ağabeylerim, hemen koştular öğretmenimin yanına. Durumu anlattılar. Sağolsun öğretmenim de, bizzat gayret göstererek alel acele okula kaydımı yaptırdı. Babam geldiğinde, benim tekrar okullu olduğumu görünce, hiçe sayıldığı için küplere bindi ama, artık olan olmuştu. Mecburen sustu... Öğrenmek ve okumak aşkıyla uçuyordum artık... Üç senenin nasıl bittiğini anlamadım bile... İyi de, şimdi liseye nasıl gidecektim? Ama ilkokul öğretmenim vardı. O bana yine okul ayarlardı. Zaten her fırsatta kendisiyle görüşüyordum. Yine öyle oldu... Babamın itiraz etmelerine rağmen, beni karşıda, yani Anadolu yakasında bir okula kayıt ettirdi. Orada bir tanıdık öğretmen arkadaşı varmış. Eğer babam beni okuldan almak isterse, o arkadaşı, babamı ikna etmek için uğraşabilirmiş. Böylece liseye de başlamıştım. Ama ne öğretmenim, ne ben evimle okulum arasındaki onlarca kilometrelik yolu ve yolculuğun sıkıntılarını hesap edememiştik. Hele kış günleri, akşamın karanlığında okul dönüşlerinde yollarda karşılaştığım rahatsızlıklar canıma tak etti. Durumu öğretmenime anlattığımda, "Haklısın kızım, bu böyle olmayacak. Zaten artık okula da başladın. En iyisi, sen yine semtinizdeki bir okula git" diyerek, naklimi aldırdı. Benimle gerçekten bir anne gibi ilgileniyordu öğretmenim. Lise yıllarımda, gösterdiğim olgunluk ve terbiye, babamın yüreğini ferahlatmıştı. "Korktuğum gibi olmadın kızım" dedi bir gün... Bu söz, artık bundan sonrası için babamın da vize vereceği anlamına geliyordu. Ben zaten aileme, kültürüme, inancıma bağlı biriydim. Babamın annemin yüzünü kara çıkartacak bir harekete nasıl yönelirdim? Liseyi bitirip de üniversite imtihanlarına girerken babamın ses çıkartmadığını, ilkokul öğretmenime söyleyince, ne kadar sevinmişti öğretmenim. Ve o sene, hiç ara vermeden Tıp Fakültesini kazandım... Artık genç bir üniversiteliydim... Ailem "Kızımız doktor çıkacak" diye benimle gurur duyuyor, akrabalarımız arasında adım imrenilerek geçiyordu. Oysa bütün bunlara sebep olan, biricik ilkokul öğretmenimin yardımıydı. Onu nasıl unuturdum?.. Nasıl unuturdum ama, üniversitenin ikinci yılında, öğretmenimle irtibatımız kesildi. Çünkü tayin olmuştu iki kez... Birbirimizden haber alamadık aylarca... Onun beni unutması hiç önemli değildi. Ama ben öğretmenimi unutamazdım... Ne kadar istedimse de ulaşamadım kendisine. Ve dedim ki: "Şu sıkışık sınavları verip, mezun olduğumda ilk işim, İstanbul''u karış karış dolaşıp öğretmenimi bulmak olacak." Nitekim öyle yaptım. Bir haftadan beri öğretmenimin okulunu aradım. İz sürer gibi tayin olduğu okulları birer birer buldum. En son gittiğim okulda bir öğretmen "Ben onu tanıyorum. Falanca okulda" deyince buraya geldim. Ama sabahçı değil öğlenci imiş. Öğleyin tekrar geldim. İşte benim elimden tutup, ailemi ikna ederek okumamı sağlayan ve bugün topluma bir doktor hanım kazandıran öğretmen, şu an elini öptüğüm biricik ilkokul öğretmenimdir..." Doktor Filiz hanım, yıllar sonra beni böyle bulmuş ve bütün öğretmen arkadaşlarım arasında, beni unutmadığını vefalı bir öğrenci olduğunu göstermişti. Ona olan öğretmenlik hakkım helal olsun diyor, tüm öğrenci ve öğretmen arkadaşlarımın aynı hoş duyguları paylaşmasını temenni ediyorum...

