Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
"Benim otomobilim de var. Şoförüm de var. Ama ben otobüse binerim sık sık. Bu çok hoşuma gider. Yaşlı olmamız dolayısıyla belediyenin çıkardığı yaşlılık kartı da var. O kartla otobüse binmekten, halkın arasında yaşamaktan fevkalade hoşlanırım." Reforma ihtiyacımız var Türkiye''nin ciddi reformlara ihtiyacı var. Türkiye gibi büyüyen toplumlar zaman zaman elbette ki reform ihtiyacı hisseder. Onu da vakit geçirmeden yerine getirmek çok uygun olur. Türkiye''nin mesela bir hukuk reformuna ihtiyacı olduğu, bir adalet sisteminin yeniden ele alınarak, işler hale getirilmesi ihtiyacıyla karşı karşıya olunduğu hususunda Türkiye''nin her insanında mutabakat var. Bizzat onu idare edenlerin de var. Ama hiç kimsenin farkına varmadığı bir husus var. Bugün Türkiye''de 1926 yılında yapılan kadar geniş bir hukuk reformu yapılıyor. Kimse farkında değil. Güzel çalışmalar yapılıyor Bugünkü Adalet Bakanı çok iyi çalışıyor. Türkiye''de çok iyi çalışmalar yapılıyor. Şimdi Adalet Bakanlığı''nın liderliğinde yapılan çalışmalar var. Ceza kanunu bütünüyle değiştiriliyor. Yeni bir ceza kanunu yapılıyor. Geçen hafta ceza muhakemeleri usulü kanunu bütünüyle değiştiriliyor, yeni bir usül kanunu yapılıyordu. Bir taraftan aynı komisyonca yine, Türkiye''de ceza adalet sistemine, hukuk adalet sistemine bir istinat derecesinin sokulması hususunda çalışmalar yapılıyor ki bu benim başkanlık ettiğim komisyon. Medeni kanun baştan başa değiştirilip, yeniden gözden geçirildi. Ve zannederim meclise sevk olundu. Bu muazzam bir reform. Atatürkün 1926''da yaptığı gibi bir muazzam reform ki kimse farkında değil. Türkiye''de muazzam işler yapılıyor. Ama ne yazık ki basit ve suni gündemlerle bu hususların hiçbiri ortaya çıkarılmıyor. Anayasalar değiştirilebilir Anayasalar ihtiyaçlar karşısında elbette değiştirilir. Bunlar insan yapısı. İhtiyaçlar kendisini gösterdikçe anayasaları değiştirmek lazım. Aslında Türkiye gibi muazzam hareket içindeki bir toplumda elbette ki anayasalar değiştirilecek. Ama bu anayasanın gayri meşru olduğu hususundaki kanaate katiyyen katılmıyorum. Bu anayasa halkın oyuna arz edilmiş, % 92 kabul oyu almış. Bakın 1961 Anayasası halk oyuna arz edildiği zaman, halkın % 42''si hayır demişti. Biliyor musunuz bunu? Yani % 59-60 oyla kabul edildi. O zaman tartışma mı yapılıyordu? Sivil anayasa olur mu? Gerek 61 gerek 82 anayasasını, esasında Türkiye''nin aklı başında olan hukuk adamları bir araya gelerek hazırladı. Ha ondan sonra askerler gerekli değişikliği yapktılar. Ne kadar yaptılar. Çok fazla değil. Elbetteki bir kurucu meclisin bir anayasa meydana getirmesi daha iyi olur. Onda hiç şüphem yok. Ama bak o zaman ne yapacaksın? O zaman TBMM''yi fesh edeceksin. Ondan sonra "Bir kurucu meclis kuruyoruz" diyecesin. O meclis anayasayı yapacak. Ondan sonra o meclisin yaptığı o anayasanın hükümleri gereğince yeni bir seçim yapılacak. Ama dünyada bunun bir emsali yok. Şimdiki aklım olsaydı Geri dönüp, yirmi yaşıma gelsem, yine bu mesleği seçerdim. Bu meslek bizi zengin etmedi. Ama rahat yaşıyoruz. Buna mukabil elli bini aşan öğrencim oldu. Bunların hürmetiyle, saygısıyla sevgisiyle muhatabım. Öğrencilerim anayasa mahkemesi başkanı oldu. Bakan oldu, başbakan oldu... Bütün bunlar bir faninin ulaşabileceği en büyük bahtiyarlıktır. Çok seviyorum Halk gibi yaşamayı çok seviyorum. Benim otomobilim de var. Şoförüm de var. Ama ben otobüse binerim sık sık. Ve hoşuma gider. Ve böyle yaşlı olmamız dolayısıyla belediyenin çıkardığı yaşlılık kartı var. O kartla otobüse binmekten, halkın arasında yaşamaktan fevkalade hoşlanırım. Kitaplarımı çocuklarım gibi severim. Her yeni basıldığında tekrar tekrar kontrol ederim. Hiçbir hizmeti reddetmem. Bende ret diye birşey yok. Topluma bir faydası olacaksa kabul eder, vazife telakki ederim. Dönmezer''den bir hatıra Kendim için af çıkardım Hatıra, öğretici bir insanın hayatında o kadar çoktur ki, bunları hatırda tutamazsınız. O kadar hatıram var ki hangi birini anlatabilsem... Bir acı hatıram var onu anlatayım. 28 Nisan olayları vardı. 1960''tan önce... O olaylarda, üniversitede talebe ile polis arasında bir çatışma çıkmıştı. Ilk defa oluyordu böyle çatışma... Ben dekan vekili olarak olaya müdahale etmiştim. Silah sesleri falan filan oldu. Rektör vekili sıfatıyla hemen bahçeye çıktım. Gençleri içeri almaya, polisleri sükunete getirmeye çalıştım. Neler oldu neler oldu. Olaylar bitti. Aradan bir süre geçtikten sonra Davutpaşa kışlasında sıkıyönetim mahkemesine çıkarttılar. Ve sanki öğrencileri ben teşvik ediyormuşum gibi, sıkıyönetim mahkemesinde müdafaamı aldılar. Hiç unutamıyorum. Adam Allahtan beni tevkif etmeye falan teşebbüs etmedi. İfademi alan bir bahriye binbaşısı imiş. Hukukçuydu. Benim talebem değilmiş Ankara mezunuymuş, Ama beni tanıyormuş. Ondan sonra eve döndük geldik. Aradan zaman geçti. 27 Mayıs ihtilali oldu. Beni Ankara''ya, af kanunu hazırlamak için çağırdılar. Tabii biz af kanununa kendimizi de koymuştuk.
ÖNE ÇIKANLAR