Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
Size birşey diyeyim mi? 2000 yılına beş de kalsa, tıpta inanılmaz buluşlar da yapılsa... Hatta genetik kopyalamanın zirvesine de çıkılsa, sağlık sorunu yaşayan birçok insanımız için hiç fark etmiyor... Onlar için önemli olan derdine çare bulmak... İşte bu psikolojiyle olsa gerek, "Ona iyi geldi, bana da iyi gelir" diyerek, hastalığına tavsiye edilen herhangi bir ilaca gözü kapalı "evet" diyor. Sonunu hiç düşünmeden "Bu devirde halen ezbere ilaç kullanan mı var?" demeyin. Eskişehir''den yazan Kemal Limon adlı tuhafiyeci okuyucumuzun hatırası yıllar önce değil, yirmi gün önce yaşanmış... Bakın kendisinden dinleyelim yaşadıklarını: "Eskişehir''de ufak bir tuhafiye dükkanım var. Elbette ki alış verişimin çoğunu İstanbul''dan temin etmek için bazen bir ayda, bazen iki ayda bir İstanbul''a gelmekteyim. Anlatacağım olay da, 21.07.1999 günü yine İstanbul''da başıma geldi. Yolculuğumu sürekli trenle yaparım ben. Bir de genelde gidiş dönüş bileti alırım, saatimi de ona göre ayarlarım. Bu gidişimde de öyle yaptım. İstanbul''a gelip alış verişimi yaptım. Tren istasyonuna hareket ettim. Haydarpaşa Garı''na geldiğimde trenimin kalkışına epey vakit vardı. Bekleme salonuna geçtim. Baktım ki, salonda boya badana işleri var. Bir bölümü tamamlanmış, diğer bölümünde çalışmalar devam ediyor. Tamamlanan kısımdaki kanepelerde dört beş kişi oturuyordu. Ben de aheste adımlarla gidip onlar gibi kanepelerden birine oturdum. Aradan beş on dakika ancak geçmişti. Oturalar birer birer kalkıp gittiler. Benden başka yalnızca bir kişi kaldı. Ben de iş olsun gibisinden o tek kişiye doğru baktım. Hani insanın gözü kayar ya, işte öyle... Adamla göz göze geldiğimiz anda, o da bana tebessüm etti ve konuştu: -Merhaba hemşerim yolculuk nereye? Hemen ardından da eliyle yanını işaret ederek, yanına davet etti beni. Bir anlık gelişmeydi bunlar. Ben de ister istemez kalkıp yanına giderken sorusuna da cevap verdim: -Eskişehirliyim. -Ooo, ben de Eskişehir''denim. Mahmudiye ilçesinden. Ardından kendini tanıtmaya devam etti adam. Emekli Gümrük Muhafaza Müdürüymüş. Rahatsızlığı sebebiyle hem doktora muayeneye hem de alış verişe gelmiş. Ardından saate baktı ve "Trenin kalkmasına vakit var. Çay bahçesinde bir çay ikram edeyim" dedi. Zaten vakit geçirmek için orada beklediğimden, bu teklifi kırmadım. Ayağa kalktığımızda bir de tembihte bulundu: -Yalnız, biraz yavaş yürüyelim. Bel fıtığı ameliyatı oldum da... -Tabii, yavaş yürürüm. Geçmiş olsun... Ben de belimden rahatsızım. Tıp dilinde rahatsızlığıma Ankilezon spondolit diyorlar. Romatizmal bir rahatsızlık yani... Böyle sohbete dalmış halde, Kadıköy tarafına doğru yönelmiştik... Romatizmadan söz açılınca gayet samimi ve düzgün bir lisanla ilave etti: -Haa romatizma değil mi?.. Ne menem illettir o... -Hiç sormayın beyim... Onyedi yaşımdan beri çekiyorum. -Bende de vardı, bende de... Gitmediğim doktor kalmadı. En son bir doktora gittim. Bir hap yazdı bana. Hah, işte o hapla iyileştim... Çok şükürler olsun... -Yaa, ciddi misin? Aman ne iyi... Bunları konuşurken Haydarpaşa Camii''nin hizasına gelmiştik. Caminin merdivenleri önünde oturan iki kişiyi uzaktan göstererek dedi ki: -Bu iki insanın, caminin yapımında büyük katkıları oldu. Çok iyi tanırlar beni. Çok şükür bizim de oraya bir hayrımız dokundu. 230 torba çimento verdim cami inşaatına. -Allah hayrınızı kabul etsin. Ne kadar iyi yapmışsınız. -Ben bugüne kadar hep helal lokma için çalıştım. Müdürlüğüm yıllarında isteseydim ne rüşvetler teklif edildi. Ama Allah nasip etmesin. Müdürlüğümü (!) hiçbir zaman kötüye kullanmadım... Öyle güzel sözler söylüyor ki ağzından bal damlıyor adamın. Benim ise tek derdim var. Onun, romatizmaya iyi geldiğini söylediği ilacı öğrenmek. Ama bir kere sözünü etti, bir daha o mevzudan hiç bahsetmiyor. Hele bir çaylar gelsin de, kendisinden o ilacın adını soracağım. Ah bir öğrenebilsem... Acaba romatizmaya iyi gelen, bir kerede şıp diye kesen ilacın adı ne? Allahım bu adamla nasıl da karşılaştım. İyi olacak hastanın ayağına doktor (!) kendisi geliyormuş işte... Devamı yarın
ÖNE ÇIKANLAR