Konya''dan Gülşen Özfarfar''ın hatırası, o zamanlar ülkemizde pek yaygın olmayan borsa ve borsacılık işlemleriyle ilgili, tipik bir hatıra... "Uzun zamandır Türkiye Gazetesi okuruyum. Şunu öncelikle söyleyeyim ki, ben yazmayı pek sevmem. Ama köşenizde çıkan ''Müdürümün Parmakları'' adlı yazı, beni de yazmaya sevk etti." Diyerek başlıyor okuyucumuz mektubuna. Okuyucularımız hatırlayacaklardır. Adı geçen yazıda, yıllar önce genç orman mühendisi Kenan Ünaldı beye, daha ilk amiri, parmaklarını oynatarak, "Herşey paradır. Paran varsa yüksek de sensin, büyük de sen" diye tavsiyede bulunmuş, Kenan bey de, yıllar sonra bu esef verici sözden yola çıkarak, hemşehrisi Sakıp Ağanın tavsiyelerinden biri olan "Başarıyı parayla ödüllendirin" maddesini göstererek demişti ki: "Çok iyi ama, keşke bu altın kurallara bir de, "Maneviyata değer vermedikçe, paranın değeri sıfırdır" maddesi eklense ne iyi olurdu!" Dolayısıyla o hatırada Sakıp Ağanın ismi geçmişti. Okuyucumuz Gülşen Özfarfar, Sakıp Ağamıza kırgınmış meğer. İşin ucuna bir de para meselesi girince hemen kaleme sarılıp, kendini üzen gelişmeyi anlatmış kendince. Sakıp Ağamızın haberi olsa, eminim bu emekli okuyucumuzun gönlünü alacaktır, ama borsaya giden her müşteriyi tek tek nereden bilsin Sakıp Ağa? İyi de, okuyucumuz bakın neye kırılmış! Kendi ağzından dinleyelim: "Ben Sümerbank''tan emekli üç çocuk annesi bir bayanım. Dile kolay, tam yirmibir yıl işçi olarak çalıştım. Gelelim asıl yazacaklarıma. Ben 1990 yılında emekli oldum. O yılda aldığım tazminat 22 milyon idi. "Bu parayı ne yaparız, ne ederiz?" diye düşünürken bir kısmıyla arsa satın aldık. O günlerde Akbank sertifikası, dillerde çok dolaşıyordu. Biz de bu furyaya katıldık. Zannederim, paramızın iki milyon kadarını götürüp sertifikaya yatırdık. Aslında ben pek istememiştim. İnsan elindeki nakit parayı verip de karşılığında kağıt alır mı? Hiç olacak şey mi bu?.. Ama eşim, çevresinde yapılan konuşmalara, cazip söylentilere dayanamamış olacak ki, benden rica etti. Ben de eşimi kıramadığım için kabul etmiştim. Neyse, aradan hayli bir zaman geçti. Tabii "Kâr payı" denen parayı almaya gittim. İşte bütün üzüntüm o zaman başladı. Bana Ankara''nın yolunu gösterdiler. Ben ise Konya''nın Ereğli''sindeyim. Şimdi bu yaşımda buradan kalkıp Ankara''ya mı gideyim? Hayli canım sıkıldı ama, ne yaparsın artık denileni yapmaktan başka çaremiz yok. Neyse hazırlanıp yola çıkmak üzereydik. Bir de öğrendik ki, verecekleri kâr payı denilen miktar, benim Konya''dan Ankara''ya gidiş gelip paramı bile zor karşılıyor. Gider misin gitmez misin? Hani eskiler anlatırlar. Vaktiyle bir tüccar varmış da, birgün kaldırım taşlarının arasına on parası düşmüş. Para oraya sıkışıp kalmış. Tüccar "On param orada kaldı diye düşüneceğime" demiş, elli para verip işçi tutmuş, on parasını oradan almış. Baktım bizimki de o hesap olacak. Dedim ki: -Neyse kâr payını mar payını istemiyorum. Ben size sertifikalarınızı vereyim, siz benim iki milyonumu geri verin. -Olmaz hanımefendi. -Neden? -Bunlar İstanbul''da Borsada satılacak. Oraya gideceksin. Böylelikle çıktım oradan... Aradan onca sene geçti. Halen aklıma geldikçe yüreğim sızlıyor inanın. Desenize biz de Sakıp Ağanın parmak oyununa geldik. Ben o parayı, gece gündüz, soğuk sıcak demeden üstelik üç vardiya çalışarak ne zahmetlerle, yirmibir yıl çalıştıktan sonra emekli parası olarak hak etmişim. Söyleyin bana, Sakıp Ağa benim iki milyonuma mı kalmış?.." Şimdi gelelim okuyucumuzun hatırasından bizim anladığımıza. Konu galiba borsayla ilgili. Biz de tuttuk, hatırayı kaleme alırken, bu konuyu ehil kimselere anlattık. Okuyucumuzun durumunu sorduk. Verdikleri cevaptan çıkan tahmini sonuç şöyle: O zamanlar borsa, Türkiye''de henüz yeni bir olaydı. Okuyucumuz, borsa hakkında net bir bilgi bilmemesine rağmen, çevrenin "Çok kazandırıyor" sözlerinden yola çıkarak, Akbank''ın hisselerinden belli bir miktar almış. Haliyle artık bu işleri banka kanalıyla değil, borsa kanalıyla takip etmesi gerekiyor. Öyleyse Gülşen hanım ne yapabilir? Eğer şu anda o hisseler halen elinde ise, hissesinin belirli bir kısmı iptal olsa bile, yine o hisseden yararlanması mümkündür. Bunun için Ankara''ya veya İstanbul''a gitmesine bile gerek yoktur. Konya''daki herhangi bir aracı kuruma uğrasa yine konuyla ilgili bilgi ve yardım alabilir.

