“Evi tarif ettiler. Varıp selam verdim. Kendimi tanıtıp ağabeyiyle görüşmek için geldiğimi söyledim...”
Aradan geçmiş 15 sene… Askerliğimde cezaevinde mahkûm nöbetlerinde iken tanıdığım ve kanunlar çerçevesinde insaniyet namına yardımcı olduğum mahkûmlardan biriydi… Çok iyi dilek ve temennilerle ayrılmıştık…
“Hapishane çıkışı mutlaka görüşelim, seni asla unutmayacağım” demişti.
Ben askerliğim bitip tezkere alınca bir daha da dönüp bakamamıştım doğrusu… İşte bir vesileyle yolum düşünce dedim ki içimden, “gelmişken filan köyde filanca kimse vardı. Gidip bir hâlini hatırını sorayım. Ne de olsa mahpusta birbirimize hukukumuz geçti...”
Vardım köylerine. Söyledim ismini… Dediler “Onun kardeşi burada, kendisi yok.”
“Kardeşi nerede?”
Evi tarif ettiler. Varıp selam verdim. Kendimi tanıttım. Ağabeyiyle görüşmek için geldiğimi söyledim… Kardeşi dedi ki:
“Olmaz öyle… Sen buralara kadar gelmişsin de biz seni böyle ayakta geri mi göndeririz.”
“Ne yapacağız?”
“Bin arabaya, ağabeyime gideceğiz. Sen ağabeyimi görmeye gelmedin mi?"
“Ya zahmet etmeseydiniz!”
“Ne zahmeti abiciğim. Atla haydi gidiyoruz…”
Yolda arkadaşla pek muhabbet etmedim. Çünkü ortak bir anımız yok. Ağabeyiyle görüşmeyeli de hayli zaman olmuş. Hatta kendi kendime bu ziyarete niyetlendiğime de pişman oldum. Ama böylesine ilgiye de hayır diyemedim.
Havadan sudan, muhabbet ederek şehre vardık… Gide gide kocaman bir park alanı olan, önünde birbirinden lüks arabaların park ettiği afili ışıkların göz kamaştırdığı bir oto galerisinin önüne getirdi.
“Buyur abi… Geldik…”
“Ya birader yanlış bir yere gelmedik değil mi?"
“Yok abi sen ağabeyimi ziyarete gelmedin mi?"
“Evet”
“İşte onun mekânı burası…”
Derken bu arada görkemli yazıhaneden ceketi omuzlarda kaytan bıyıklar boyalı, göbek biraz ileri çıkmış, elinde 33’lük iri kehribar tespih ayaklarda yumurta topuk gıcır bir siyah potin olan hâliyle biraz da öz güven sebebiyle kasılan biri çıktı. Hemen etrafında birkaç tane ceketi düğmeli fedai tipli kişiler oluştu.
Galiba ben yanlış bir yere gelmiş olmalıydım. Ama bakalım birazdan sonuç anlaşılacaktı.
Kardeşi dedi ki:
“Abi bu bey abimiz sizi ziyarete gelmiş.”
Bu söz üzerine göz göze geldik. Kısa ama manalı bir bakıştan sonra selam verdim ve ekledim:
“Beni tanıdın mı?..” DEVAMI YARIN