“Ben ölsem benim için ağlayan olmazdı ki… Çünkü benim kimsem yoktu… Ne enteresan duygu bir bilseniz…”
Tekerlekli sandalyede yaşlı bir kadın ağlıyordu. Oğlunun kaybetmişti. O an o gözü yaşlı çehrede kendi annemi hayal ettim. Hiç yüzünü görmediğim annem olsaydı acaba o da benim için ağlar mıydı?
Ben ölsem benim için ağlayan olmazdı ki… Çünkü benim kimsem yoktu… Ne enteresan duygu bir bilseniz…
Ankara’da tedavim tamamlanınca tekrar Tokat’a döndük… Okulların kapanmasına bir iki gün vardı… Hatta ertesi sabah okula gittiğimde karne günüydü… Ben ikinci dönem doğru dürüst okula gitmemiştim. Sınıf arkadaşlarım yüzümü bile unutmuş olmalıydı… Ve en acısı da sınıfta kalmış olmalıydım. Çünkü hele de ikinci yarıyıl hiçbir derste bulunamamıştım… Ama yine de bir ümit karne günü okula gittim…
Zaten ders yoktu. İlk derste karneler dağıtılacak ve herkes tatile girecekti… Ben ise zaten yurtta kalacağım için tatilin benim için bir önemi yoktu…
Sınıf öğretmenimiz İsmail Bey beni görünce çok sevindi. Çok sıcak bir şekilde karşıladı. Aşağı çömeldi. Dizlerini kırıp yüzünü yüzümün hizasına getirdi. Gözlerinin içi gülümsüyordu… Hâlimi hatırımı sordu. Tamamen iyileştiğimi söyleyince;
-Bak sana ne diyeceğim, sen şimdi hemen sınıfa girme. Ben önce sınıfa gireyim. Sen sonra gelip sürpriz yaparsın tamam mı?
Yanağımdan bir makas alan öğretmenimin bu çocukça davranışı çok hoşuma gitmişti. Kendisi sınıfa girdi. Ben dışarıda kapıda bekliyorum… Sınıfa seslendi:
-Çocuklar bilin bakalım bugün sınıfımıza kim geldi?
Sınıfın sesi koro hâlinde çıktı:
-Kiiim?
-Da-vut…
Hiç beklenmedik bir şekilde yine koro hâlinde bir ses:
-Yaşşaaa!
Nasıl duygulandım… Tam o sırada öğretmenim sınıf kapısını açtı ve beni çağırdı:
-Gel bakalım Davut…
Bir sığıntı gibi girebileceğim o sınıfa, öğretmenimin ufacık bir bakış açısıyla âdeta beklenen ve özlenen bir kahraman kabul etmişti beni. Canım öğretmenim.
Sınıftan bir alkış tufanı koptu ki inanamazsınız… Allah Allah… Hem şaşkındım hem sevinçten uçuyordum… Bu benim için gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
Ve karnelerimiz dağıtılmaya başlandı… Yüreğim küt küt atıyordu… Derken bir de aldım ki karnemi:
“Geçti” yazıyordu… Beşinci sınıfa geçmiştim…
O an sevinç gözyaşlarıma hâkim olamadım… Canım öğretmenim, o garip günlerimde boynumu bükmemek için elinden ne gelirse yapmış… Bir yetimin gönlünü almıştı… Hasretle ellerinden öpüyorum canım öğretmenim…
Davut Şahin-İstanbul