Bizde gündem gündemi kovalar... Dünün gündemi yarın çok eskimiş olabilir. Her sabah taze bir gündemle uyanır, günü bir başka gündemle kapatırız... Milli gelir bakımından olmasa da, gündem değiştirme bakımından oldukça bonkör sayılırız... Ama Sosyal Güvenlik Tasarısı ve emeklilikle ilgili konu, sürekli değişkenliğe rağmen henüz gündemden düşmedi. Bu gidişle de epey düşmeyecek. Bugün "Sigortalı işçi olmak" diye bir hatıramız var. Dr. Müşerref Görgan''ın unutulmaz bir hatırası... Bakın bugün herkesin tartışma konusu olan "sigorta" iş dünyasına nasıl ve ne şekilde girmiş... "Yıl 1948.. Ablam ve ben, iş bulup çalışmak için Bursa''da bir akrabamızın yanına gelmiştik. O zaman ben de ablam da ortaokul mezunuyuz. Bursa''da memur akrabalarımız var ama bize yol gösteren nerdee?.. Hakime teyzenin oturduğu bir göz odada konuk olduk. O da kocası tarafından terk edilmiş, halk tabiriyle namazında niyazında, çaresiz bir hanım. Kaldığımız evin bitişiğinde de makinist Rifat ustanın 10 tezgahlık minik bir dokuma fabrikası var. Rifat ustanın iki kızı İsmet ve Hikmet ile eşi de fabrikada çalışıyor. Hakime teyze de bu fabrikada işçi, floş iplikleri makinede yumak haline getiriyor. Eh, onun ricasıyla, biz iki kız kardeş de işe alındık. İşimiz elektrikli makinelerde vistra dokumak. Ücretimiz de ilk haftalar 2,5 lira. İşi iyice öğrenince haftalığımız arttı. Mesaimiz de, gece 24:00''ten başlayıp gündüz 12:00''ye kadar. Vardiyeli olarak çalışıyoruz. Bir iş bulup da şöyle rahatlayınca, oturduğumuz evin üst katındaki bir odayı da biz kiraladık. Annemizi ve diğer iki kardeşimizi de yanımıza aldık. Bu ev ki, Emir Sultan Semtinde kocaman bir konak. Sahibi yaşlı ve yalnız bir bayan. Evin büyükçe bir bahçeşi var. Bayezıt Camii''ni uzaktan seyrettiğimiz müthiş manzaralı bir ev. Kazancımız biraz daha artınca gene hemen oralarda, tek katlı bahçeli bir eve taşındık. Bahçe meyve ağaçlarıyla dolu. Bir çeşmesi var şırıl şırıl akıyor. Musluk kapama yok. Ev kiramız ise 20 lira. Bir de Philips radyo aldık 75 liraya. Akşam üzeri bahçede hazırladığımız sofralar sanki piknik usulü. Para kazanmak ne güzel şey... İnsanın kendi ayakları üzerine durabilmesi ne güzel.. Kardeşlerim neşe içinde bahçede oynaşıyorlar. Ne kavga var, ne terör denen bir şey. İnsanlar mutlu, insanlar birbirine saygılı, insanlar çalışkan... Aslında bizim gibi küçüklere 12 saat çalışmak zor. Çalışma süresince dikkatiniz devamlı gidip gelen mekiğin üzerinde olacak. Dikkat etmezsek mekik fırlar gider, camdan dışarı bahçeye uçuverir. O zaman gece yarısı da olsa Rifat ustayı çağırmaktan başka yapacak bir şeyiniz olmaz. Rifat usta da ne kadar sabırlı. Hiç sinirlenmez. Gelir, hatayı düzeltir ve gider. Kızları da öyle, alçak gönüllü insanlar. İşte bu minval üzere çalışırken, bir gün iş yerimize çantalı adamlar geldi. Bize iş yerinden memnun olup olmadığımızı falan sordular. "Sigorta" nedir bildiğimiz yok. Sorularına cevap verdikten sonra, bizi sigotalı yapacaklarını söylediler. Rifat usta da, "Sigortalı olacaklar tabii ki" dedi. Meğer yeni bir kanun çıkmış. Sosyal Sigortalar Kurumu kurulmuş. Bursa''da her çalışanı mecburi sigortalıyorlarmış. Aslında biz öyle sanıyorduk. Meğer tüm yurtta öyle oluyormuş bu. Sigortalanmıştık. O sırada, daha büyük bir yer olan Yeşil İpekli Dokuma fabrikasına geçtik. Haftada 25''er lira alıyorduk. Burada da çift makine ile dokunan ipek saten dokuyorduk. Tabii ki sigortanın getirdiği haklar çerçevesinde biz bayanlar artık 8 saat çalışıyorduk. Gece vardiyası da kaldırılmıştı. Saat 10.00 ve 15.00 sularında 15''er dakikalık çay molası, öğleyin de 1 saatlik yemek molası vardı. Meğer bir de sigortalılar için Bursa''da bir hastane açılmış. Bu vesileyle bir gün, doktorlar biz çalışırken geldiler, hepimizi muayeneden geçirdiler. O sırada ablamın ateşi 40 derece imiş. Pnomoni başlangıcı diyerek hemen hastaneye yatırdılar. Ablam hastaneden çıkınca, bir müddet çalışamadı, fakat sonraki yıllarda sigortalı işlerde çalışarak emekli oldu. Sigorta kredisiyle bir de ev sahibi oldu. Ben de parasız yatılı bir okulda okuyarak liseyi bitirdim. Sigortalı işçi olmak bizi hayata kazandırmıştı. Şimdi haberleri izliyorum, gündemdeki tartışmaları dinliyorum da, aradan geçen 50 sene içinde SSK, emeklisinin maaşını veremeyecek duruma gelmiş. Hey gidi "Sigorta" kurumu hey... Biz ki, seninle ilk tanıştığımızda hayretlerde kalmış, sevinçten uçmuş, senin sayesinde ne haklar elde etmiştik. Şimdi hükümet çaresiz, sigortalılar perişan... Çalışanlar sokaklarda hak arama peşinde... Üzülmemek elde mi?..

