Şimdi hemen hastaneye!..

A -
A +

“Ne enteresandır ki şimdi ne o tecrübeler kaldı ne o tecrübeli insanlar...”

 

 

 

Öğrencilik yıllarımda yazın da bir inşaatta bekçilik yapıyordum. O yıllarda inşaatlar da insanı ürkütmeyen türdeydi. Hatta insanlar o yıllarda daha insani olmalı ki hiç hırsızlık yaşanmamıştı. Ama ben de görevim gereği bir yere oturmadan ayaküstü sabaha kadar ara ara inşaatın çevresini dolaşıyordum.

 

Sabah olup da inşaat işçileri ve ustalar gelmeye başladığında da gidip inşaatın bana ayrılan küçük barakasında kerevete kıvrılıp uyuyordum.

 

Gündüz uykusu gece gibi olmuyordu. Birkaç gün sonra fazla uyuyamamaya başladım. Sabah gidip yerime uzanacağım yerde oraya buraya bakarak vakit geçirir oldum.

 

Bir zaman sonra gündüzleri uyku tutmamaya başladı beni. Sabahın erken saatlerindeki serinlikten istifade ederek, birkaç saat kestirdikten sonra ya bir taraflara gidiyor ya inşaatta çalışanları seyrediyordum.

 

Bazen öyle oluyor ki görevim olmadığı hâlde sıkılıp, çalışanlara bile ekstra yardım ediyordum.

 

Tecrübeli ustalardan öğrendiklerime da hayran kalıyordum. Yine böyle bir gündü. İkindiye doğru kalkmış, yattığım odayı düzenledikten sonra hafif bir şeyler yemiş ikindi serinliğinde inşaatta çalışan işçilerin yanına takılmıştım.

 

İşçiler inşaatın balkon ve tırabzanlarını monte ediyordu. Kaynak yapıyorlardı. Ustaların yanlarına gidip selam verdim. “Kolay gelsin abi” dedim. Onlar da “hoş geldin” dediler... Ama tembih ettiler hemen “kaynağa bakma gözünü alır” Ben “olur bakmam” diyordum ama gözümü o “cızırt!” diye ses çıkartarak mavi ışık saçan kaynaktan alamıyordum.

 

Derken mesai bitti herkes paydos etti. İnşaat bana kaldı. Ama gözlerim öyle bir yanıyordu ki anlatamam. Gözlerimin ikisinin içine de sanki bir avuç cam kırığı serpilmişti.

 

Dayanılmaz sızılıyordu. Gözümü açamıyordum. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

 

O ara civardan geçen birinin dikkatini çekmişim ki beni görür görmez. “Arkadaş senin gözünü kaynak almış” dedi.

 

Gayet sıradan bir şekilde çiğ patates olup olmadığını sordu. Yemeklik patates bulmak o zamanlar sıradan bir şeydi. Hemen gidip birkaç patates getirdim. Adam patatesleri yıkadı ince ince dilimleyip çiğ hâlde gözlerimin üzerine koydu. “Beş on dakikaya” rahatlarsın dedi.

 

Hayret gözlerime o iki patates ilaç olmuştu. Ne enteresandır ki ne o tecrübeler ne o tecrübeli insanlar kaldı... Şimdi doğru hastaneye...

 

     Naim Tarhan

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.