Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
Sizlere bir şey olmasın...
0:00 0:00
1x
a- | +A

Hepimize şöyle bir baktı dedem: “Sizlere bir şey olmasın, asıl bu beni yıkar” dedi...

Babaannem ben beş yaşında iken vefat etti. Çocukluğumun acı günlerinden birisi idi.

Evimiz bahçemiz o kadar kalabalıktı ki. Hiç tanımadığım insanlar babaannemin vefatını duyunca köylerinden atla, eşekle gelmişlerdi. Dedem yöremizin hatırı sayılır esnaflarındanmış. Rahmetli babaannem de çok sahabetli, cömert bir insanmış. Sahabetli demek benimseyip korumak, kayırmak, sahip çıkmak demek. Çünkü o terbiyeyi “Hanife Nine”den almış. Hanife Nine de gelinlerine ve kızlarına şöyle tembih edermiş:

“Kapıya kim gelirse gelsin boş çevirmeyin. Her geleni Hızır bilin." Babaannem de annesinin bu tavsiyesine uyup herkese yardımcı olmuş. Altmış bir yıl boyunca da hiç yokluk çekmemişler. Annem anlatırdı: “Babaannenin hiç eskisi olmazdı; hiç iki tane elbisesi de olmadı. Eksiden çok fakirlik vardı. Köydeki fakirleri komşularını yedirir içirir giderlerken de elbisesinin birini hediye ederdi. Kendisi aynı zamanda terzi idi. Dedemin dükkânından elbiselik alır ve kendi dikerdi. Nur içinde yatsın.”

Dedem babaannemin vefatından bir sene sonra bizim yörenin “Yörük” köylerinden bir kadınla evlendi. Adı “Hanım” idi. Dedem onunla tam 27 sene zaman geçirdi. Adı gibi kendi de hanımdı. Bize hiç üveylik göstermedi. Bizim yörede babaanne, anneanne denmez, bunların yerine “ebe” denirdi. O bizim “Hanım Ebe”mizdi. Nur içinde yatsın çok değerli bir insandı.

Hanım Ebe’nin, dedemle evlendikleri sene arka arkaya beş büyükbaş hayvanımız, yirmi de koyunumuz telef olmuş. Zavallı kadın bunların ölüm sebebini kendisinin uğursuzluğuna bağlamış. Bunu dile getirdiğinde dedem:

“Bak Hanım! Bizim inancımızda uğursuzluk yoktur. Ben ahırdan gidene üzülmem. Evden gitmesin. Ahırdan gidenler de dağdaki kurdun, çakalın, köpeklerin nasibidir. Biz onları ölünce dağlara yakın yerlere attık. Demek ki nasip onlarınmış. Ahırdan gideni telafi ederiz ama evden gideni nasıl telafi edersin? Benim yirmi yaşında evli kızım öldü. On altı yaşında Hanife’m öldü, iki yaşında ikiz oğullarım öldü, eşim öldü. Bunların telafisi yok. Ama ahırdan biri gider, biri gelir. Sütümüz, yoğurdumuz, ayranımız eksik kalmaz. Dünya malı için üzülmeye değmez.” Hepimize şöyle bir baktı ve “Sizlere bir şey olmasın, asıl bu beni yıkar” dedi.

Hepimiz Hanım Ebe’min açtığı konuyla dersimizi almıştık. Nur içinde yatsın güzel insanlar...

Ramazan Günhan-Bursa

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR