Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
"Ne enteresan bir tesadüftü ki, o sabah teyzemin kaza yaptığı haberiyle, o akşam biz yola çıkacak, böylece ben ve hanımım ayrıca yeni dünyaya gelen çocuğum bu vesileyle ölümden kurtulacaktı... Ölmemiştik ama, nice arkadaşımız, nice komşumuz, nice komutanımız yoktu aramızda... Üzüntümü sayfalarca yazsam anlatamam... Ha, bu arada teyzemlerin durumunu unuttum..." Gölcük''ten "Kader" rumuzuyla yazan ve uzman çavuş olarak görev yapan okuyucumuzun hatırasını yayınlamaya kaldığımız yerden devam ediyoruz. 16 Ağustos sabahı, mesaiye gidecekken, teyzesinin kaza yaptığı haberini alan okuyucumuz, acilen birliğinden izin alarak o gece yola çıkacaktır. Ancak eşi bugün yarın doğum yapacağı için, eşini Darıca''da bulunan annesinin yanına bırakır. Sonra Samsun''a hareket eder. Samsun''a geldiğinde 17 Ağustos sabahıdır. Kendini karşılayanlar o gece Gölcük''te olan depremi haber verince okuyucumuz şok olmuştur. "Yaşadıklarıma inanamıyordum. Güya ben, kaza yapan ve komada olan teyzemlerin yardımına gelmiştim. Ama benim halim şimdi daha korkunçtu. Gölcük ne haldeydi Allahım? Televizyon haberlerini dinlerken yerimde duramıyordum. -Benim gitmem lazım... Hemen gitmem lazım. Annemler, akrabalarım sanki kazayı unutmuşlar beni teselli etmek istiyorlardı... Neden sonra olayın acı gerçeğini kabullendim. Bu arada halimi anlayışla karşılayan babamlar hemen dönüş biletimi ayarladılar. Allahım bir acıyı dindirmeye veya en azından ortak olmaya çalışırken, yüreğinden yanmak ne zormuş... O halde kalktık hastaneye gittik. Hastaneye mi gidiyordum, yoksa karanlık bir meçhule mi bilmiyordum... Teyzem''in hali yürekler acısıydı. Komadaydı ve içeriye ziyaretçi alınmıyordu. Teyzemin oğlu ise doktorların dediğine göre gözlerini kaybetmişti. O da kimseyle görüştürülmüyordu. Teyzemin kocasına geçmiş olsun derken hıçkırıklarımı tutamadım. O da benim gibi ağlıyordu. Belki ikimiz de birbirimizin acı haline ağlıyorduk... Hangimiz hangimize geçmiş olsun diyeceğimizi bilemiyorduk... Onlar kaza geçirmiş, ben deprem haberiyle yıkılmışım... Tabii bu kazanın, ayrıca beni ve ailemi depremden kurtarmış olacağını bilmiyordum... Çünkü depremi yaşamamış sadece duymuştum. Çok korkunç bir şeydi ama bize faturası neydi nasıldı? Onu akşam tekrar yola çıkıp Gölcük''e vardığımda anlayacaktım... Beni ne acı sürprizlerin beklediğini tahmin ediyordum ama tahminlerim yaşayacaklarımın yanında hiç kalacaktı. Yedim mi, içtim mi, o günüm nasıl geçti bilemiyorum. Hiçbir şey aklımda değil. Tek tesellim, akşama doğru telefonu düşürüp de Darıca''daki eşimle konuşabilmek oldu. İkimiz de ağlıyorduk... Darıca''da o kadar çok şiddetli olmamış galiba. Daha doğrusu Gölcük''teki kadar... Eşimin ve kayınpederlerimin durumu iyiydi... Telefonu kapatırken "Hemen geliyorum" dediğimi hatırlıyorum... O gece yola çıktım. Dün gece garip duygularla önümde uzanan asfalt yollar, şimdi uzadıkça uzuyor, bitmek bilmiyordu... Önce eşimi aldım. Kayınpederlerdeki ağlaşmalar ayrı bir vakaydı. Ama hepimizin tesellisi canımız kurtulmuştu. İyi de evimiz ne haldeydi? Gölcük''e geldiğimde aklımı oynatacak gibi oldum. Ağlayanlar, inleyenler, enkaz altından çıkartma çalışmaları... Tahmin ettiğiniz gibi ortalık mahşer yeri gibiydi... Mahallemizi, lojmanları zor buldum desem yalan olmaz. Evimizin olduğu yere gelince dünya başımıza zindan oldu. Apartmanımız... O güzelim hatıralarımızla, o dünya tatlısı komşularımızla, arkadaşlarımızla birlikte koskoca bir enkaz yığınıydı... Gücümüzün yettiği tek şey, çaresizlik içinde oracığa çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamak... Ama ne fayda, ağlamak kime ne fayda veriyordu ki? Gidenleri geri getiriyor mu? Sonrasını biliyorsunuz işte... Geride binlerce ölü, binlerce yaralı, yok olmuş koca koca şehirler... Bizim de evimiz o gece yerle bir olanlar arasındaydı... Ne enteresan bir tesadüftü ki, o sabah teyzemin kaza yaptığı haberiyle, o akşam biz yola çıkacak, böylece ben ve hanımım ayrıca yeni dünyaya gelen çocuğum bu vesileyle ölümden kurtulacaktı... Ölmemiştik ama, nice arkadaşımız, nice komşumuz, nice komutanımız yoktu aramızda... Üzüntümü sayfalarca yazsam anlatamam... Ha, bu arada teyzemlerin durumunu unuttum... İnsan kendi derdine düşünce nasıl olduğunu bilirsiniz işte... Teyzem tam bir ay komadan çıkamadı. Bir ayın sonunda da hakkın rahmetine kavuştu. Teyzemin oğlu da o gencecik yaşında iki gözünü birden kaybetmişti. O yaşıyor ama artık dünyası kararmış olarak... Biz de, ne yaşadığımıza sevineceğimizi, ne de kime üzüleceğimizi biliyoruz. Velhasıl iki gün içinde ölüp ölüp dirilmeyi kelimenin tam anlamıyla yaşadık. Allah bir daha böyle acılar vermesin.
ÖNE ÇIKANLAR