“Yüzüne ne oldu, balon gibisin?”

A -
A +
“İnce belli bardakta çayımı yudumlarken yanıma çok eski bir tanıdık taksi şoförü geldi...”
 
 
Tansiyonum 22’ye fırlamış denilse de o tedavi sonrası hayata aynen devam… O hızla Türkmenistan'a geçtim. Türkmen gümrüğünü çıkınca sağlı sollu park yerleri ve lokantalar vardı. "Yaşlık" dedikleri kebap, kavurma, yoğurt... Bol kepçe ve lezzetli... Kapı'dan çıkan kendini buraya atar. Tırı parka çektim. Lokantaya girdim. Ellerim ve ayaklarım şiş ama çehremden haberim yok... Aynaya bakmayanın yüzünden haberi olmazmış.
Gidip bir masaya oturdum. Temmuz ortası. Sarı sıcak kavuruyor etrafı... Klimalar çalışıyor... Öyle ki dışarısı Cehennem gibi...
Başka firmadan da iki üç şoför var. Terlikler dahi ayağımı sıkmaya başladı. Ayaklarımı yıkadım. Terliklerimi çıkartıp masaya oturdum. Yemeklerimizi yedik. Birazdan ortalık kalabalıklaşmaya başladı.
İnce belli bardakta çayımı yudumlarken yanıma çok eski bir tanıdık, taksi şoförü geldi. Karşıma oturdu:
-Geçmiş olsun gardaş bu ne hâl?
-Hayırdır, ne geçmiş olması?
-Yüzüne gözüne bir baksana, balon gibi...
-He ya gardaş, bu modeller böyle. Yeni çıktı piyasaya...
-Dalga geçme kendinle. Doktora gittin mi?
-Doktor ne yapacak bana?
-Yürü gidiyoruz...
"Nereye?" diye sormadım. Dışarı çıktık. Bir taksiye bindik. Yanımda az bir param var. Pasaportum yok. Hepsi tırda. Aşkabat'a gitsek 80 km. Hem parasız hem pasaportsuz olmaz. "Bu beni yakına götürüyor" diye düşündüm.
Kapı diye tabir edilen gümrüğü çıkınca küçük bir köy var. Arkadaş avlu duvarlarıyla çevrili güzel bir Türkmen evinin önünde durdu. Arabadan indi. Ayaklarını sürüyerek kapıyı çaldı ve içeriye seslendi. İçeriden Ukrayna asıllı iri yarı bir Rus kadın çıktı. Taksici arkadaş dedi ki:
-Bu gardaşım Türk’tür. Hele şunun ayaklarına ellerine bir bak!
Hekimlik de bir zanaatmış... Rus kadın ayaklarımı kontrol etti:
“Damarlar çalışıyor” dedi. Ama idrarı sordu.
Dedim ki, "İki üç ay önce çok su içiyor çok da idrara çıkıyordum. Ama şimdi canım ne su istiyor ne de idrara çıkabiliyorum."
Kadın kafasını bir sağa bir sol çevirdi:
"Vah!" dedi. "Daha çok da tazeymiş!"
O "vah!" deyiş içimi yıktı. Belimin direği kırıldı. Gözümün nuru söndü. Tutan ellerim tutmaz oldu. Yürüyen ayaklarım yürümez oldu. O "Vah!" beni bitirdi.
Çaresizdim. Yorgun bir hâlde neredeyse yere kapaklanacaktım. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.