Ülkemizde yaşanılan kriz yeni değildir. Ömrümüz krizler ve kavgalarla geçti... Zaten Türkiye'nin olumsuzluklarda en başta, olumluluklarda da en sonda olma sebebi budur. Samimiyetsiz ve art niyetli insanların yetiştiği bir ortamdan daha iyi sonuçlar beklemek hayal olur... Fikirler, araştırmalar ve bilimsel çalışmalarla değil; sloganlar ve ideolojilerle yönetilmeye çalışılan bir ülke ve toplumda "kaçınılmaz son"a gelindi... Yıllardır hiçbir yönetimin çözmeye muktedir olamadığı problemler sebebiyle kan kaybeden ülkemiz şimdi 'yoğun bakımda'. Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve vurdumduymazlıkla suçlanan topraklardan elde edilebilecek 'ürün' ancak yoksulluk olabilirdi. Doğudan ve tarihten tevarüs ettiğimiz bütün değerleri 'kaka' diyerek dışladığımız; Batıdan aldıklarımızı da kendimize benzetip 'yoz'#tıtırdığımızdan yönetim dikiş tutmuyor!.. "Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur!..." Eğitim ve öğretimde başarılı olamayanlar için söylenmiş olan bu söz, sanki bizlerin bugünlerini tarif ediyor. İki yıl önce "enflasyonu dizginliyoruz" diyerek; işçi, memur, dar ve sabit gelirlilerin boğazına çöktük! İki yıl boyunca çekilen acılar, sönen ocaklar bir çırpıda silinip atıldı. Şimdi bir Derviş'in peşine düşülerek aynı hatalar yapılacak ve geleceğimiz de heba edilecektir. "Körle yatan, şaşı kalkar" derler. Hükümet "IMF" ile aynı çuvala girerken, bunları düşünmeli hataya düşmemeliydi. Başbakan'a göre 'IMF' güvenilmez bir kuruluş. Doğrudur, 'IMF' ile temasta olan ülkelerin halinden belli... İyi de biz bu 'IMF'yi ilk defa tanımıyoruz ki! Bu on altıncı, hatta onyedinci teşebbüs. İnsaf yani!.. Milyar dolarlarla ifade edilen banka soygunları ve 'KİT' zararlarına (görev zararı ne demekse) bir de rüşvet ve yolsuzluklar eklenirken; sizler neredeydiniz? Hani meşhur bir fıkra vardır. Evi soyulan Nasrettin Hoca'ya, komşular demediğini koymaz. Sonunda bıçak kemiğe dayandığında, Hoca'nın dostlarına; "Peki, bu hırsızın hiç mi suçu yok a dostlar!" demesi gibi.. Bizi yöneten hükümetlerin hiç mi suçu yoktur? Yine bildik senaryolarla millet soyulmaya çalışılacaktır. Kiminin gözü gurbetçinin parasında, kiminin gözü de askerliğin bedelinde... Kimi de mevcut malvarlıklarımızı satıp, savurmak peşinde... İyi de hiç kimsenin proje geliştiremediği, yatırım ve üretim yapamadığı ortamlarda; bunlar çözüm müdür? 'Vah yazık!' demekten başka çaremiz de yok...