Sevgi aşırı kullanıldığında çocukta gölge bir kişilik ortaya çıkar. Kendi başına problem çözme, zorlukları yenme, sorumlulukları yerine getirme gibi yetenekler gelişemez
Aşırı sevgiyle büyüyen çocuklara okulda çevrede, "anasının kuzusu", "bisküvi çocuğu", "koca bebek" gibi adlar takılmasına sebep olur. Aşırı koruma, çocuklar arasında ayırım yapma, çocuğun ilerideki hayatında bağımlılık, bencillik, hükmetme ve saygısızlık, saldırganlık gibi olumsuzluklara yol açar.
Doğadaki çiçekler kadar çeşitli renklerdeki bu çocuklarımızı biz yetiştiriyoruz. Hepsi bizim çocuklarımız, hepsinin sevgiye ihtiyacı var, hepsi sevilmeyi hak ediyor.
Hak etmedikleri tek şey; duygusal, fiziksel ve zihinsel emniyetlerinin sağlanmamasıdır.
Çocuklar çok hızlı büyürler, şimdi kaçırdığınız fırsatlar ve birlikte yapmadıklarınız şimdi ve ilerleyen zamanda çok şeyi de beraberinde götürecektir. “İşten eve yorgun gelmiş ve kısacık bir sohbetten sonra televizyonun karşısında uyuklayan” baba tipi günümüz çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamaktan, onları mutlu etmekten çok uzaktır.
Günümüzde televizyon, tablet ve telefonlar, bizim olduğu kadar çocukların da hayatını ele geçirmiş durumda. Çocuklar, okuyup görerek, yaparak ve duyduklarıyla en iyi şekilde öğrenirler.
Çocuklarınız daha çok küçük yaştayken onlara kitap okuyun. Onlara okumayı sevmeyi aşılamak kişisel ve kariyer gelişimlerinde ömür boyu katkı sağlayacaktır.
Sahi bizler, günde kaç kere nefretimizi, kaç kere sevgimizi söyleriz. Her gün ne kadar şikâyet ne kadar şükür duyulur dilimizden. Yani çocuklarımız, nefreti mi öğrenirler bizden, sevgiyi mi? Çünkü onlar bizden duyduklarını ve gördüklerini öğrenirler. Çocuğumuzun ilk söylediği kelimeler arasında, "seviyorum" da var mı? Eğer bu kelime dünyalarına geç giriyorsa, sorumlusu anne baba olarak biziz...
Yani gönlünüzün önceliği ev olmalı, oraya ayırdığınız zamanı hiç kimseye vermemelisiniz. Zira çocuklarınızın, sizin paranızdan çok yüreğinize ihtiyaçları vardır. Sevgiyle kalın…
Seyfettin Karamızrak
ŞİİR
Bayramlar
Eski Kurban Bayramlarına özlemle yazdığım şiir…
Bayramın müjdecisidir Arefe günü,
Sevinç kaynağıdır Bayramın önü.
Iraklar yakın olur, toplanır akraba
Öpülür eller, kucaklanır ana-baba…
Arefe günü, ikindi namazını müteakiben,
Kabirler ziyaret edilir, geçmişler olur şen!
Ölüm ne zaman-kime gelir? Kim için erken?..
Ruhlar elbet duyar bizi, çürüyen sadece ten!..
Her mevsimde ayrı ayrı güzeldir;
Hem baharı-yazı, hem kışı-ayazı...
Bayramın coşkusu; Bayram Namazı,
Bugün kabul görür elbet; kulun niyazı…
Bayramlıklar alınır, baş ucunda saklanırdı..
Bayram günü herkes, temizlenip paklanırdı…
Küsler barışır-kucaklaşır, ufak suçlar aklanırdı
Kimsesizler-yaşlılar, kapı kapı yoklanırdı!
Kurbanlar kesilir, etiyle iftar edilirdi,
Şeker toplayan çocuklar, ardı ardına gelirdi.
Hangi evde ne dağıtılırsa, her çocuk onu bilirdi,
Bağrış-çağrış-gürültü… Yürekler ağza gelirdi…
‘Nerede o eski bayramlar’ denir de denir.
Bayramda tatlı yenir, tatlı da söylenir,
Arar dururum eski bayramları; her yerde,
Ararım da bulamam, nere gitti, şimdi nerde?..
Hiçbir şey eskisi gibi değil, olmayacak
Gidenlerin yeri dolmadı, dolmayacak!
Devirler geldi geçiyor, bir zaman sonra;
Bizden de kimse kalmadı; kalmayacak!
‘Çocuk olmak’ bayramın en güzel yanıymış,
O ortam, o kalabalıklar, insanın canıymış
Ne kadar hüzünlendirse de, yaksa da içimizi;
‘Eski bayramlar’ bize kalan en güzel anıymış…
İsmail Çetin
TARİHTEN BİR YAPRAK
CERBE ZAFERİ: Batı Akdeniz’e yıllarca hükmeden Turgut Reis, Tunus yakınlarındaki Cerbe adasını ele geçirerek kendisine üs yapmıştı. Preveze’de büyük bir mağlubiyete uğrayan Avrupalılar, bunun intikamını almak için kalabalık bir donanma ile 2 Mart 1560’ta Cerbe adasına asker çıkardı. Turgut Reis durumu İstanbul’a bildirdi ve Trablus’a çekildi.
oOsmanlı Donanması 13 Mayıs günü Cerbe açıklarına geldi. Bu donanmada, o zamanın en tecrübeli denizcileri olan Kurdoğlu Muslihiddin Reis, Uluç Ali Reis, Seydi Ali Reis de bulunuyordu. Onlarla yapılan toplantı sonunda Preveze Savaşı’nda uygulanan taktikle savaş yapılması kararlaştırıldı. Neye uğradığını anlayamayan düşman kaçmaya başladı. Osmanlı kuvvetleri Cerbe Kalesi’ni kuşattılar ve 31 Temmuz günü kale teslim oldu. Cerbe Zaferi ile Akdeniz hâkimiyeti kesin olarak Osmanlılara geçti ve artık hiçbir devlet Osmanlıdan izinsiz denize açılamaz oldu.