Kaydet
a- | +A

"Akıp gidene, kopup sürüklenene, yakınımızdayken uzaklaşana, ellerimizdeyken kayıp yiten, tazelikle güzelken eskiyip örselenene, doğru gibiyken yalana dönüşüverene meftun ediyoruz nice zamandır kendimizi."

Yaşanmış olandan daima kendine düşen bir payı olur insanın. Başka şeyi değil, kendini biriktirmeye çalışmalı insan. Artan ve azalan, senden giden ve sana gelen. Payına düşeni idrak edebilmek için önce irade, sonra sabır ve gayret gerekir, kabullenme samimiyeti ve elbet azıcık da seni büyüten her şeye dair bir yutkunma gerekir.

Gerçek her zaman zihnimizde parıldayan bir hakikat, farkındalığına varmak zaman alabiliyor. “İnsan bir dağı aşabilecek bir yolcu olarak görmeli kendisini. Eğer dağ orada olmasa, yol çok daha kısa olabilirdi ama dağ orada ve yolcu da dağı aşmalı...”

Hakikatle tanışınca kendi bildiğinin o eğreti, yabancı duruşu yansıyor tüm aynalara... Aynalar gerçeğe çağırdıkça sen yeniden doğuşa hazırlandığını anlıyorsun. Aslolan, can sıkıntımızın içinde gizli... Yavaş yavaş hayat sana öğretmen olmayı üstleniyor.

Tanıştığın gerçek aslında başından beri var olan. Görmeyi reddettiğin, reddettiğini bile fark etmediğin. Sakın aynalarda suç arama. Tecrübe ile öğrenenler kalplerine eğilip bir fikir alamayacak kadar kırgın devam edebiliyor hayata.

Bakıyorum ki biz istesek de istemesek de zaman bizi sarıp sarmalıyor. İçinden çıkıp bize öğretmesi gerekeni reddetmek ise; acıya bir başka acıyla kafa tutmak, hakikatin aynasını küstürmek demek. Düşünmekten, akıl sır erdirememekten bitkin düşmüş bir can için ne güzel bir tesellidir tevekkül. Olanda da olmayanda da hayır aramak ve boynu bükük değil, basiretli yürüyebilmek. Kalbiselim olanlara düşsün yolumuz, kalbimizin sekineti ancak böyle daimî olur. Her şey gelip geçiyor, zaman ve bize ait sandığımız her şey elimizden kayıp gidiyor. İnsan, gelip geçmeyen, kayıp gitmeyen şeylere dayanabileceği bir kulp bulmalı ömründe.

     Ebrar Dumlu

ŞİİR

     Seyyid Ahmet Arvasî

İnsanoğludur bu dalar bir tatlı rüyaya

1932 yılı çetin bir kışta teşrif etti dünyaya.

Daha küçükken meziyetleri hep aşikâr idi

O her açıdan çok farklı bir çocuk idi.

Muhatap olanlar, bu çocuğu merak ederler, kim

Babası Arvasî ailesinden Seyyid Abdulhakim.

İlk-orta öğretimde ve lisede olacaktı mahir.

Ailesi soylu, muhterem validesi Cevahir.

Bu güzel insan ortalıkta olmamalıydı naçar,

Sarrafta çırak iken mana âlemine yelken açar

Olur ailenin mana âlemindeki süsü

Eserlerinin başında gelir Türk İslam Ülküsü.

İrfan ehline sorarlardı, efendim nedir ahval

Boş durmazdı hiç, yayınlanır diğer eserler ve İlmihal

Bazıları uygularken güncel durumları

Peşi sıra bir eser daha, Emperyalizmin Uşakları

Üzülme, kederlenme yapılır gündelik işler

Ardından gelen eseri Manevi Yönelişler

Nedir gönüldeki maneviyatın azlığı

Üstadın diğer eseri İnsanın Yalnızlığı

Tarihler unutmayacak böyle hakikati gerçeği

Yine müthiş bir eser Anadolu Gerçeği

Düşünmek gerekirse derinden derine

Diğer eseri de Kadın Erkek Üzerine

Kifayetsiz kalır o zatı anlatmakta şiir ve hitap

Peş peşe yazıverdi onlarca kitap

Garip bıraktın sevenlerini sensiz neylesin

Mekânın Cennet olsun, Rabbim rahmet eylesin

Tarih 31 Aralık 1988 günü çıktı geldi,

O güzel can emanetini teslim etti.

Boynu bükük kaldı ailenin ve seni sevenlerin

Zor gelir senin gibi birisi, 20. Asrın Yesevisi.

Sizi anlayabilseydi büyük küçük genç ihtiyar

Büyüklerin himmetiyle olurlardı bahtiyar

31 Aralık’tır vefatının sene-i devriyesi

Bahsettiğim ender şahıs Seyyid Ahmet Arvasî

          Yazan: M. Nazif Arvas

ÖNE ÇIKANLAR