Çevremizdeki yaşanan hayatlara bakıldığında sıradan, hatta önemsiz gibi görünen bir eksiklik, sahibinin dünyasında koca bir tufana dönüşebilir. İşte bu yüzden derler: “Karıncanın evinde şebnem (çiy) damlası tufandır.” Çünkü kimsenin tufanı, kimsenin terazisinde ölçülmez.
Bir görme engellinin bastonuyla yokladığı kaldırım kenarı; bizim için sıradan bir çıkıntı, onun için hayatla ölüm arasındaki çizgidir. Yokuş çıkarken nefes nefese kalan yaşlı bir adamın omzundaki poşet değil, belki hayatın ta kendisidir. Hepimiz bir şekilde sınanıyoruz. Ama kimse başkasının imtihan kâğıdını çözemez. Çünkü soru da cevap da bize özeldir.
Allah, kimseye taşıyamayacağı bir yük vermez. Kur’ân’ın kalbimize fısıldadığı bu hakikat, aslında büyük bir tesellidir. Rabbimiz, gücümüzü bizden iyi bilir. Ve bazen bir kusur, bizi kemale götüren en büyük vesile olur. Görmeyen bir göz, belki kalbi daha çok görmeye başlatır. Tutmayan bir el, belki duaya daha sık sarılır. Yürüyemeyen bir ayak, belki başkasının yolunu açar. Çünkü her eksiklik, başka bir tamamlayıcının habercisidir.
Fakat biz insanlar, bu derin hakikati çoğu zaman unuturuz. Engelli bireylerin değil hayata katılmaları, varlıklarını sürdürmeleri bile büyük mücadelelerle doludur. Ve ne acıdır ki, onların taşıdığı yükün farkına varmak yerine, kendi konforumuzdan feragat etmekten çekiniriz.
Oysa empati, sadece duygusal bir kelime değil; hayatı birlikte yaşamanın manevi bir şifrelemesidir. Gözleri görmeyen bir insanın hayata dokunuşuna şahit olmak, aslında kendi körlüklerimizi fark ettirir. Yürüyemeyen birinin sabrını görmek, bizim aceleci adımlarımızı yavaşlatır.
Belki de dünya, böyle bir denge üzerine kuruludur. Birinin zaafı, diğerinin merhametini uyandırır. Birinin engeli, diğerinin insafını sınar. Herkes kendi “tufanını” yaşarken, bizler başkalarının tufanlarını görmezden geldikçe insanlık zemininden uzaklaşırız.
Eğer karıncanın evine yağan çiy damlası onun için tufan ise, bizim dilimizden dökülen küçümseyici bir kelime de onun kalbinde zelzele olur. O hâlde hayatı paylaştığımız tüm kardeşlerimize karşı biraz daha dikkatli, biraz daha şefkatli olmalıyız.
Unutmayalım; herkesin taşıdığı yük kendine göre ağırdır. Ve Allah, o yükü taşıyacak gücü de içine gizlemiştir. Görmeyen birinin umutla attığı her adım, bizim gözlerimizden daha ileriye bakıyor olabilir.
Çünkü bazen en karanlık yerde bile bir ışık yanar. Ve o ışığı gören, sadece göz değildir.
Selman Devecioğlu
Allah’ım âcizim, yardım et bana
Elimden hiçbir şey gelmiyor Rabbim
Her zaman, her yerde muhtacım sana
Hâlimi kimseler bilmiyor Rabbim
Elimden hiçbir şey gelmiyor Rabbim...
Âcizim Allah’ım, âcizim, âciz
Suçlarım dağ gibi, manevi haciz
Sonunu bilmeyen bu şaşkın, naçiz
Bu yüzden hiç yüzüm gülmüyor Rabbim
Elimden hiçbir şey gelmiyor Rabbim...
Bu âciz kuluna Rabbim yardım et
İhlâsla dinine hizmettir niyet
Sendendir güç-kuvvet, sendendir gayret
Kimseler göz yaşım silmiyor Rabbim
Elimden hiçbir şey gelmiyor Rabbim...
Ya Rabbi; ben sana inanıyorum
Seni gizli-açık hep anıyorum
Sonsuz rahmetine sığınıyorum
Kapımı kimseler çalmıyor Rabbim
Elimden hiçbir şey gelmiyor Rabbim...
Meftunum dermanı elden eylemez
Şu gönlüm taşar da dilim söylemez
Zavallı âşıklar gayri n'eylemez
Hiçbir şey teselli olmuyor Rabbim
Elimden hiçbir şey gelmiyor Rabbim...
Kadir Çetin
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...