Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
Düşünmeye vaktiniz var mı?
0:00 0:00
1x
a- | +A

Vakit nedir, hiç düşündük mü? Güneşin doğup batması, günlerin haftalara, haftaların aylara; ayların mevsimlere dönüşmesi... Bütün bunlar bizden habersiz ve bizi ilgilendirmeden gelip geçen günler mi? Saatteki akrep ve yelkovanın birbirini kovalaması mı? Yoksa tüm bu olanlarla beraber aynaya baktığımızda değişen hâlimiz mi? Bunu nice örneklerle detaylandırabiliriz.

Bütün bu geçen zamanın biraz daha içine girmeye, vakitlerimizi anlamlandırmaya çalıştığımızda anlıyoruz ki hükmedemediğimiz, eninde sonunda mağlup olacağımız bir sürecin içindeyiz.

Şöyle bir düşündüğümüzde bu binlerce yıldan beri istese de istemese de zamanın eritip yok ettiği mağlubiyeti kabullenmiş vaziyette zamana yenik düşmüş insanları, yenik düşmüş koca bir çınar ağacını, yenik düşmüş tarihi hatta zamana yenik düşmüş devletleri milletleri görmek gerekmez mi?

Biz elimizden kayıp giden vaktin kıymetini anlamak açısından ibret almak için yaşlı insanları, eskimiş evleri, yok olmuş gitmiş nice niceleri düşünürken nice gençler var ki daha ömrünün başlarında zamanın esiri olmuş. Nice genç fidanlar var ki zamanın insanlarının esiri olmuş, nice evler, devletler milletler var ki zamanın esareti içerisinde yaşarken yok olduklarının farkında dahi değiller.

Vaktimiz aslında nefeslerimiz kadar sayılı ve kısıtlı. Her birimizin vakti de farklı. Önemli olan azlığına çokluğuna bakmadan içinde bulunduğumuz zamanı en iyi şekilde değerlendirip anlamlandırmak değer kazandırmak. Bir yanda 63 yıl yaşayıp ezelden ebede hükmetmek de var 1000 yıl yaşayıp Nemrut gibi olmak da var. Bu hayatta zamanın kısıtlı olduğunu, sonsuz ebedî olan hayatımıza bu kısıtlı zamanımızda yaptıklarımızın yön vereceğini bilerek bu inanç ve düşünceyle zamanımızı değerlendirebilmek ve vaktin kıymetini bilebilmek ümidiyle…

Mustafa Aydemir- Kuzuluk Kaplıca Evleri

ŞİİR

Yurdumuz vardır

Mazluma Yunus’uz, zalime Yavuz

Aslı asker olan ferdimiz vardır

Ehl-i sünnet yolu bize kılavuz

İslâm'a sancaktar ordumuz vardır

Ölümden beterdir Türk'e esaret.

Bu uğurda yıkar dağ taş olsa set.

Genlerinden gelir üstün cesaret,

Milyonları aşan kurdumuz vardır.

Yere düşürtmeyiz asla Kur'ân'ı,

Kızılelma için sevdik Turan'ı,

Hasım bilmişiz hep mazlum vuranı,

Bizim ümmet diye derdimiz vardır.

Gece gündüz Hakk'ı zikreden derviş,

Hayrı tebliğ edip şer yolu yermiş

Dua ordusudur adları ermiş,

Hu deyip çekilen virdimiz vardır.

Ecdadı da yazmış nesli de destan,

Bize en zor şartta ağarmıştır tan,

Dünden bugüne dek mazluma vatan

Olmuş dillerde bir yurdumuz vardır.

Durmuş Tunacık

DUYGU DAMLASI

Yıldız olmak...

Galakside bir gece… Geçirdim evvelki gece. Zifirî karanlıkta, yıldızların arasında bir gece… İnsanlıktan uzak, deryaya yakın bir tenhada buluştu gözlerim yıldızlarla… Ayaklarımın altında tane tane kumlar, arada tenime değen derya, yüzümü okşayıp geçen tatlı rüzgâr, gözlerime temas eden parlak noktalar… Tek bir şey fısıldadı kulağıma “Bunların bir yaratıcısı var, Allahü teâlâ var!” Haykırmak istedim o an içimden… Dudaklarımdan çıkmadı kelimeler lakin taştı gözlerim sayesinde kalbimden. “Benim adım Göçebe” diye bağırdım ilk önce. “Benim adım Göçebe ve ben Rabbim için yaşıyorum” diye tekrar taştı kelimeler kalbimden, denizden kıyıya vuran su misali… Biraz duru, biraz hoyrat… Yıldızlara ilişti gözlerim tekrar. Kulağımda denizin güzel sesi, asumana baktım defalarca ve daldım seyre yıldızları. Ne buyurmuştu sevgili Peygamberimiz: “Eshabım gökteki yıldızlar gibidir…” Yıldız olmak istedim bir an… [Elif İnce]

Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...

ÖNE ÇIKANLAR