Essah siyaset, uygulanırken sanat ve ahlakla da kendini kuvvetlendirir. Essah siyaset; ilim ve sanatı, ahlaki hassasiyetiyle beslerken, doğruya ve faydalıya faydalı katkılarda bulunmak gayesiyle sanat ve ilimden beslenir.
Essah siyasetin konusu ve muhatabı insan, millet ve insanlıktır. Gayesi; insan, millet ve insanlığı ilimle ışıtmak, sanat ile ısıtmak, ahlakla yüceltmektir.
Essah siyaset; muhataplarına ilimle doğruyu gösterir, faydalıyı korur; sanatla, doğru ve faydalıyı edebî ve estetik bir şekilde sunar. Çirkinlikleri törpüler, yontar, bazen de kibarca siler, süpürür.
Essah siyasetin hedefi; insanı, milleti ve insanlığı hırpalamak, yormak, rencide eylemek değil; millet ve insanlığın eğri taraflarını doğru ve nahif bir üslupla düzeltmek, onları daha doğru, faydalı ve güzel bir istikamete yöneltmektir.
Essah siyaset; ilmî siyasetle, millî siyasetle, insanlıkla doğrudan ilgilidir. Bir insanın, bir milletin hakikate, doğruya, güzele ve faydalıya ulaşması, kavuşması, hiçbir zaman vazgeçmediği en temel arzusudur.
İlimsiz, sanatsız, ahlaksız, millî ve manevî değerlerden uzaklaşmış bir siyaset, yozlaşmış, kaba, çirkin ve zalim bir siyaset; şeytanın belirlediği istikamete doğru yönelen ve yürüyen bir siyaset demektir. Böyle bir siyaset; insanı hırpalar, yorar, zayıflatır. Zararlı hedeflere yönlendirir, birliği ve dirliği, dostluk ve kardeşliği yıpratır. Sağlık ve mutluluğa engel teşkil eyler. Hedef şaşırtır, realiteyi gizler, sahtekârlığı körükler. Zulmü ve zalimi alkışlar, kıbleden sapar. Taklitçidir, yalancıdır, yabancıdır.
Ahlak ve adaletin hakimiyeti, zalimin ve zulmün bertaraf eylenmesi, ilmin ve inancın gönüllere taht kurması, yurtta, bölgede ve dünyada hakiki manada barışın şahlanması, mazlum ve masumların ebeden ve daimen sevinmesi insanlığın kurtuluşu; millî, ilmî, insanî ve ahlaki bir siyasetle, en doğru ve kısa söylenişiyle essah siyasetle mümkündür...
Durdu Şahin/Şair-Yazar
Saçlarının gölgesinde dinlenir rüzgâr,
Gözlerinle doğar içimde her bahar.
Bir gülüşün yetiyor dağıtmaya geceyi,
Kalbim senle buluyor en saf gerçeği.
Saçların, karanlıkta kaybolan bir yol,
Ellerim tutmak ister ama olur mu kolay?
Gözlerin, gökyüzüne açılmış iki sır,
Baktıkça kaybolurum, dönmek istemem artık.
Bahar gibi serin, bahar gibi taze,
Her adımın kalbime düşüyor iz, nağme.
Senle anlam bulur zamanın her saati,
Aşkınla yeşerir gönlümün bahçesi.
Turan Habil Koçak/Mersin-Akdeniz
İBN-İ BENNA (1256-1321): 13. ve 14. asırda Fas’ta yetişen Müslüman matematik ve din âlimi. İsmi Ahmed bin Muhammed’dir. Babası mimar olduğu için mimar oğlu anlamında İbn-i Benna ünvanıyla meşhur olmuştur. Doğum yeri olan Merrâkûş’ta lisan, fıkıh, hadis, matematik, astronomi ve tıp ilimlerini öğrendikten sonra, Fas’a giderek, tıp matematik astronomi alanında en ünlü isimlerden ders aldı. Merînî sultanları tarafından Fas’a dâvet edildi. Orada ders verip talebe yetiştirdi. İbn-i Haldun onun talebelerindendir. Matematik ve astronomi alanındaki araştırmaları ve eserleriyle tanınmıştır. Kesirler ve üslü sayıların dört işlemi konusundaki nazariyeleriyle başarı kazandı. 70’e yakın eseri vardır. En meşhuru Telhîsu A’mâl-il-Hisâb’dır. Eserin birinci kısımda sayılar teorisi, dört işlem, kesirler ve bunların dört işlemi, köklü sayılar ve bunların dört işlemi üzerinde durulup örneklerle açıklamakta, ikinci kısımda ise, cebirsel konular ve çözüm yolları örneklendirmektedir. Eser 17. asrın başlarına kadar matematik alanında Avrupa ilim çevrelerinde başlıca müracaat ve ders kitabı olarak kullanılmıştır.
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...