Feraset ve ihanet!...

A -
A +

Din büyüklerimiz buyuruyor ki: “Allah nazarında makbul olan harikalar, kerametler dışında nefislerini temizleyebilenlerin mahluklara olan feraseti Müslümanlarda görüldüğü gibi başka milletlerde de zuhur eder. Ancak bunların hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Başkaları üzerinde yakîn ve güvene sebep olabilir...”

 

Feraset ehli bir zat işi gereği gurbete çıkmak zorunda kalır. Gittiği yerde kendisine yardım edecek kimse çıkmaz. Bu bilgisine göre, iyiliğe elverişli olmayan biri kendisine yardımcı olur.  Yeme içme ve barınma konusundaki yardımları tam tekmildir. Her şeyden o kadar memnundur ki “demek ki feraset ilminde de hata varmış” demeye başlar.

 

Bir gün de enteresan bir şey olur. Pazara manava gittiğinde tezgâhta muz ve soğan vardır. Kendi ülkesinde muz çok pahalı olduğu için düşünür ki bu para ile ancak soğan alınabilir. Parayı manava uzatıp soğan ister. Manav bir paraya bir de adama bakar. “Bu paraya bulsam tonlarca alırım ama sen garip birine benziyorsun seni boş çevirmeyeyim, aç eteğini” der ve adamın eteğine bir kucak muzu boşaltır. Meğer onlarda soğan, yemeğe tat lezzet vermekte kullanılan katkı sebzesi imiş muz da oralarda ucuzmuş.

 

Bu arada evinde misafir olduğu ve feraset bilgisini sarsan ev sahibi, bazı kimselerle gizli toplantılar yapmaktadır. En son gördüğü, hizmetinde bulundukları padişahın makamına göz diktikleri için saraydan kovulan iki kişi daha işin içine katılır. İkisi de padişahın yerinde gözleri olduğu hâlde anlaşabiliyorlardır. Bu da onların dava değil ihtiraslarını göstermektedir.

 

Meğer padişahın makamında gözü olanlardan birisi de ev sahibi imiş ki padişahın hallini kolaylaştırmak için sağdan soldan dağdan adam toplayıp toplantılar yapıyor ve dağılıyorlarmış.

 

Kirli ilişkiler ilme olan güvenini tekrar artıran zat, “demek ki feraset ilminde hata yokmuş” diye mırıldanarak yoluna devam eder. Karşılığı ihanet olur korkusuyla iyilikten vazgeçmeyelim...

 

     Mustafa Ali Mahdum

 

 

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

     YÜK ETME BENİ

 

 

 

Ey Allah'ım budur benim dileğim

 

Komşular aç iken tok etme beni.

 

Ömür boyu hep çalışsın bileğim

 

Öfkenin közünde yok etme beni.

 

 

 

Mutluluk bulurum samimi sözde

 

Yönümü şaşırmam dosdoğru izde

 

Tebessüm eksilmez aydınlık yüzde

 

Müminin gönlüne ok etme beni.

 

 

 

Zikrinden gözlerim yaş ile dolsun

 

Kalbimde duygular huzuru bulsun

 

Bildiğim herkese bir faydam olsun

 

Meyvesiz ağaca kök etme beni.

 

 

 

Dünyada didinip yorgun olayım

 

Zamanın çarkında olgun olayım

 

Sarı buğday gibi dolgun olayım

 

Hasat mevsiminde gök etme beni.

 

 

 

Kadir Fidan der ki acziyet benden

 

Bütün kullarına merhamet senden

 

Sağlığım giderse bu nazlı tenden

 

Eşime dostuma yük etme beni.

 

 

 

     Kadir Fidan-Dağların Şairi

 

 

 

 

 

 

 

GÜZEL YURDUMUZ

 

 

 

Sultan Melik Türbesi

 

 

 

Sultan Melik Türbesi 1071-1228'de yöreye egemen olan Mengücek Beyliği dönemine aittir. Kemah'ın kuzeybatısındaki, kayalık platform üzerinde yapılmıştır.

 

Tuğla duvarlı, sekiz köşeli bir yapıdır. Alttaki mezar odasının ortasında üst katı taşıyan sekizgen bir sütun vardır. Orta direk, tavan silmeleri ve tavan, tuğla örgü düzenindedir. Türbe, inşa malzemesi ve cenazeliğin orijinal şekli ile dikkat çekmektedir. Halk arasında "Sultan Melek" olarak adlandırılan türbede, Mengücek Beyliği döneminde yaşayan Sultan Melik ve 5 mezar bulunmaktadır. [www.erzincan.gov.tr]

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.