İnsan, aklıyla planlar kuran, iradesiyle yol çizen bir varlıktır. Her yeni günle birlikte kararlar alır, hedefler koyar ve adımlar atar. Fakat çoğu zaman unuttuğumuz bir hakikat vardır.
Zihinlerimizi yoran, uykularımızı kaçıran endişelerin büyük kısmı, hayatın iplerini tamamen elimizde tutma zannımızdan kaynaklanır. Oysa gerçek huzur, teslimiyetle gelir. Her şeyi kontrol etme çabası, insanı yorar. Hâlbuki tevekkül, insanın içindeki direnci artırır. Sebebe değil, Allah’a güvenen bir gönül, en derin acılara bile sabırla dayanabilir.
“Herhangi bir ilaca gerek yok. Tevekkül ve teslimiyetiniz arttıkça, direnciniz de artacaktır.” Bu söz, modern tıbbı yadsımadan, ruhun şifasını hatırlatır bize. Beden kadar, kalbin de ilaca ihtiyacı vardır. Ve o manevi ilaç, Allah’a teslimiyetle gelir.
Hayat, bazen en sağlam adımlarımızda bile tökezleyen bir at gibi bizi şaşırtabilir. Dört ayağı olan at bile tökezliyorsa, iki ayağıyla yürüyen insan neden tökezlemesin? İşte bu yüzden, insanın en büyük erdemi, yanıldığını ve sınırlı olduğunu kabul etmesiyle başlar. “Zor oyunu bozar” der atalarımız. Bazen en ince hesaplarla yaptığımız planlar, bir küçük zorlukla altüst olur. Bu, insanı umutsuzluğa sürüklememelidir. Aksine, aklımızı kullanarak elimizden geleni yapmalı fakat sonucu Allah’a bırakmayı da öğrenmeliyiz. Plan yapacağız, çalışacağız, gayret göstereceğiz ama şunu da bileceğiz: Planlama ona aittir. Bizim görevimiz çabalamak, sonuç, takdirin işidir.
Tevekkül, tembellik değil; aksine en yüksek bilinç hâlidir. Kul, iradesiyle yola çıkar ama yolda başına ne geleceğini bilmez. Yolun sonunda kaderin kendisine ne sunduğunu görünce, bazen ağlar bazen güler. İşte o an, Rabbine güvenen kişi bilir ki, her şey olması gerektiği gibi olmuştur.
Selman Devecioğlu
ŞİİR
Hasretle yoğrulmaz, sevda hamuru,
Yârin pınarından sel gerek bana.
Gönlümü ıslatmaz, gurbet yağmuru,
Aşk ezgisi çalan tel gerek bana.
Düştüğün yollarda taşa karışsam,
Gözünden süzülen yaşa karışsam.
Faydasız ekmeğe, aşa karışsam,
Vuslatın bağından gül gerek bana.
Bir çiçekle bahar gelmez demişler,
Yârdan ayrı kalan, gülmez demişler.
El elin hâlinden bilmez demişler,
Hâlimle hâllenen, hâl gerek bana.
Senin sevdan ile ölsem gam yemem,
Senden başkasına bil ki yâr demem.
Sen gel de yeter ki, boran, kar demem,
Leyla diyarından çöl gerek bana.
Mustafa Sinan Ay-Isparta
EHEMMİYET: Maddî ve manevi bakımdan üzerinde durulacak hâl ve değerde olma durumu, mühim oluş, önem:
CENUP: 1. Dört ana yönden biri, yüzünü doğuya dönen kimsenin sağ tarafına düşen cihet, güney 2. Bulunulan yere göre bu yöne düşen yer veya ülke.
MUSHAF: 1. Kur’ân-ı kerim 2. Sayfa hâlinde meydana getirilmiş şey, kitap.
HUSUSİ: 1. Birine, bir şeye, belli bir zamana veya tarza mahsus olan, umuma, genele ait olmayan, özel 2. Özel olarak 3. Bir kimsenin malı olup şahsi işlerinde kullandığı otomobil.
GALİZ: 1. Kaba, çirkin, nezâket ve terbiye dışı. 2. Kalın, sık, yoğun, kesif.
CEVVAL: Çok hareketli, canlı, kıvrak, dinamik.
MÜNHAL: 1. Çözülmüş, açılmış. 2. Çözüme kavuşturulmuş, yoluna konulmuş, halledilmiş (mesele, dâvâ vb.) 3. Açık, boş (makam, memuriyet, kadro vb.) [lugatim.com]
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...