Bilgilerin karışık olduğu, belli konularda farklı farklı birçok görüşün olduğu zamanlarda doğru olanı nasıl anlarız? Ya da bize bir haber, iddia, tahmin veya yorum geldiğinde bunların aslı olup olmadığını nasıl anlarız? Şayet o konulara dair bilgilerimiz varsa önümüzdekinin doğruluğunu veya yanlışlığını gayet tabii anlayabiliriz. Lâkin bilgimiz yoksa. Veya mevcut bilgimiz yeterli değilse. O vakit ne yapılacak?
İnsanlar arasında bir deyiş vardır. "Kalbinin sesini dinle!" Evet çok bilimsel bir yaklaşım gibi görünmeyebilir ama göründüğünün aksine son derece bilimseldir. Şöyle ki kalbi temiz bir insanın otomatik olarak yanlışlara ve kötülüklere karşı bir alerjisi olur. Yani bu kişi önüne gelen bir iddianın asılsız olduğunu hissiyatı ile anlayabilir. Asılsız olan o iddiayı ilmen reddedemez durumda olsa bile vicdanı onu kabul etmeye el vermeyecektir. O iddianın gerçekliği ona çirkin gelecektir. Kirli bir kalbe sahip kişi için aynı şeyleri söylemek güç. Çünkü o kişi yanlış fikirleri beğenebilir veya bu tarz fikirlerin kabulü onu rahatsız etmeyebilir.
İşte, doğruyu ve eğriyi birbirinden ayırt etmek için bilgi edinmenin yanı sıra kalp temizliği de lazımdır. Hatta belki en önce o lazımdır. Çünkü bilgi olsa bile kirli kalbin tesiriyle bu bilgi yanlış yorumlanıp yanlış neticelere varılabilir.
Dışarıda çok bilene âlim deniyor. Esasında çok bilen değil, hakkı bâtıldan ayırt edebilen gerçek âlimdir. İsterse bu kişi çok az şey bilsin bir şey fark etmez. Türkçede bu hâle 'bilgelik' diyoruz. Bilge insan, sahip olduğu temiz kalbi ile iyiyi kötüyü anlayabilen insan demektir. Bu anlama kuvvetini ona güzel ahlakı vermektedir...
Bu bilge insanlar kimlerdir diye sual edilecek olursa onlar bizlere hiç de yabancı değiller. Bizlerin evliya dediği Allah dostları bilge insan tanımının karşılığıdırlar. Onlar İslamiyet'e uymakla kalplerini tertemiz kılmışlar ve bu sayede anlayışları berraklaşmıştır. Bundandır ki etraflarında cereyan eden hâdiselere karşı son derece isabetli tutumlar göstermektedirler. Denilebilir ki doğrular onların vicdanlarına yerleşmiştir. Gereken yerlerde bu doğruları ortaya çıkarabilir, yanlışları reddedebilirler. İşte, dünyanın sırlarından bir sır da insanın bu hâlidir.
Özcan Emir
Sürgünde kaybolmuşum, nerdesin ey Sevgili!
Zindana kaydolmuşun, nerdesin ey Sevgili!
Gündüzler gece olmuş, gülistan yazda solmuş.
Gözlere yaşlar dolmuş, nerdesin ey Sevgili!
Çöllerde geçit yoktur, fırtına, boran çoktur.
Derdime derman doktor, nerdesin ey Sevgili!
Gözümde fer kalmadı, yaşlara yer kalmadı.
Âlemde er kalmadı, nerdesin ey Sevgili!
Bulutlar bizle ağlar, dayanmaz buna dağlar.
Bitiyor eski çağlar, nerdesin ey Sevgili!
Umudu seller aldı, gönlümü yeller aldı.
Aşkımı diller aldı, nerdesin ey Sevgili!
Sürgünde bağrım yanık, deryalar buna tanık.
Sayende oldum sanık, nerdesin ey Sevgili!
Ummanı geçtim derken, hasadı biçtim derken.
Tek seni seçtim derken, nerdesin ey Sevgili!
Gölgeler oyun oynar, gönlümde aşkın kaynar.
Gözlerim sana kanar, nerdesin yel Sevgili!
Baharlar hayal oldu, aşkımız masal oldu.
Kayıkçı misal oldu, nerdesin ey Sevgili!
Saçıma düştü aklar, gönlümden vurdu oklar.
Umudum seni yoklar, nerdesin ey Sevgili!
Dizimde derman yoktur, hâlime gülen çoktur.
Dermansız diyor doktor, nerdesin ey Sevgili!
Bağlandı elim kolum, kapandı bütün yolum.
Islandı kilim, çulum, nerdesin ey Sevgili!
Sürgünde Aciz kaldım, dört yana haber saldım.
Hayali aşka daldım, nerdesin ey Sevgili!
Aciz Sultan-Abdurrahman Gök
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...