Zor insanla başa çıkma konusunda bilgi paylaşımına devam ediyorum. Öfkeli insana ve sizi eleştiren ve ikna olmak istemeyen kişiye karşı en iyi yöntemlerden birisi “siz ne öneriyorsunuz?” ya da “benim yerimde siz olsanız ne yaparsınız” gibi sorular sorarak susmak, en yararlı ve dürüst yöntemlerdir.
Yapılacak iş için randevu veren iş sahibi 3 defa randevuyu iptal ederse ona kızmaktansa “ben sizin 3 kere randevunuzu iptal etmiş olsaydım kendinizi nasıl hissederdiniz?” deyip suskunluğu seçmek en akıllıca davranış ve söylem olsa gerek.
Sözün özü; konuşmanın yarardan çok zarar getireceği durumlarda sessiz kalmayı öğrenerek kendinize bir dost daha edinebilirsiniz.
Bunun faydaları; bir şeyler söylemiş olmanızı sağlar, öfkenizi geciktirir, zekice bir tepki işi görür, kendinizi toparlamanız için size zaman kazandırır, düşünerek konuşmanızı sağlar, sonradan pişmanlık duyacağınız söz söylememiş olursunuz.
Bir başka konu da karşınızdakinde hata değil çözüm bulun. Tartışmak boşuna zaman kaybıdır. Çünkü geçmişi değiştiremezsiniz, olan olmuştur. Geçmişten sadece ders çıkarmak gerekir. Hemen “bunun bir faydası yok” denmeli. “Kim yaptı” demek yerine “bu konuda ne yapabiliriz” gibi tartışmayı bırakıp biz, yapalım, bulalım gibi herkesi içeren söylem seçilmelidir.
Kabul edin münakaşaya girmeyin. “Taş ve sopalar kemiklerimi kırabilir, ama sözler kalbimi kırar.” Robert Fulghum. Sürekli ama sözcüğü kullanılıyorsa; bu bir önce söylenen sözü inkâr eden ve hemen bir karşıtlık ilişkisi doğuran sözdür. Ama kelimesi sözel bir balyozdur ve tartışmaları münakaşalara dönüştürebilir. Kısaca ama olumsuzluk algısı oluşturmak yerine ve sözcüğü ile olumlu ve destekleme kelimesi kullanmak daha akıllıca gözüküyor. Bir de “şöyle yapmalıydın” sözünü iletişimde lügatten çıkarmak gerekiyor. Çünkü olan olmuştur. Hatanın yanlışın üzerine gitmek konuşmak değerlendirme yapmak bir fayda vermez.
Nurettin Bozan-Eskişehir
Söyle neyin derdindesin, geçiyorken ömür?
Nefs bizi kendine esir eder, sömürür.
Elmas görünen dünya esasında bir kömür,
Bu hakikatleri bilenlere selam olsun.
Nefs nasıl terbiye edilir diye sorarlar?
Kalbin ilacını hep başka yerde ararlar
İç huzuru isteyenler Rabbini anarlar
Gönlü zikirlerle dolanlara selam olsun.
Sana dava diyorlar da ama dava nedir?
Davası tek dünya olanın hâli nicedir?
Davanın adını sorarsan hep tek hecedir
"Hak" davada koşabilenlere selam olsun.
Uyuyanları uyandırmak görevdir bize
Hak yolda olmadan düşman getirilmez dize
Yol belli bir bak ecdadın bıraktığı ize
Hak yolun yolcusu olanlara selam olsun
Zafer değildir seferdir biz de esas olan
Durabilir mi yerinde gönlü hakla dolan?
Hak yolda yapıp ettiğindir gök kubbede kalan,
Hakk'ın yoluna revan olana selam olsun.
Ortaya çıkıyor közler, dağılıyor küller
Bak geliyor bahar, açıyor güller, sümbüller
Fethi haber veren ezgiyi söyler bülbüller
Sefere vecd ile gelenlere selam olsun.
Muhammed Ali Türegün/Gediz-Kütahya
Din büyüklerimiz buyurdular ki: “Edep, haddini bilmektir, sınırını bilmektir. Bugün en büyük sıkıntılar ve geçimsizlikler, sınırı aşmaktan kaynaklanıyor. Onun için sınırın ne olduğunu bilmek lazım. Allahü teâlâ sınırı bildirmiş. Büyükler bize tarif etmiş. Sınır içinde olanlar mutlu ve rahat etmiş, sınırı aşanlar sıkıntı çekmiş. Abdülhakim Efendi (Arvasi) hazretleri öyle buyuruyorlar: İslamiyet dairesi içinde hiçbir mazarrat yoktur ve olamaz; İslamiyet dairesi dışında hiçbir menfaat, hiçbir rahatlık yoktur ve olamaz. Çünkü Allahü teâlâ kullarına zulmetmez. Allahü teâlâ kullarını yaratmış; onlar sıkıntıya düşsün diye değil. Allahü teâlâ kullarını yaratmış; dünyada mesut olsunlar, ahirette mesut olsunlar diye. Dünyada mesut olmak, Müslümanlığı öğrenmek ve yapmak, ahirette mesut olmak Cennete gitmektir.”
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...