''Bir nokta''nın anlatamadığını ''üç nokta'', onun anlatamadığını ''sıra noktalar'' anlatır!
''Ünlemli nokta''lar, ''soru işaretli nokta''lar işe karışırsa, iş uzar gider! Hele bir de ''noktalı virgül'' araya girmeye görsün!
Bunların hızını kesse kesse ''virgül'' keser, dinleyeni olursa!
Zavallı ''tırnak işareti'' ortalığa disiplin katmaya kalkışır da silkelenir, sirkelenir, darlanır bizim ''çok bilmişler''!
Hoop, der ''parantez işareti'' (yetmemiş bir de ''köşeli parantez''ini devreye sokar) aklınca hepsine akıllar vermeye çalışır; dinleyen kim?
Daha mı? ''Kısa çizgi''m, zavallı, ortalığı toplamaya çalışır, bir satırın sonunda ''satır sonu çizgisi''yim diyerek atlar, lâfların uçurumdan aşağıya düşmesini önler! Bir de cümle içinde ''iki çizgi'' var ki araya girerek, sözde millete yol göstermeye kalkışır da kaç kişi onu dinler!
''Uzun çizgi'' seni unutmadık! Geveze ortamların vazgeçilmezi sensin; en başa kurulursun, ha babam, çene çene, milleti konuşturur durursun!
Aranızda unuttuğum varsa, özür dilerim ''noktalama işaretleri''m. Size büyük saygı duyuyorum. Konuşmaların iki yakasını bir araya getiriyorsunuz, efendi gibi insanoğluna toplum içinde saygınlık kazandırıyorsunuz. Sizi anlamayanlar pek çok ama varlığınız yeter sevgili ''noktalama işaretleri''m!
Mutlu kalın, noktalamacayla kalın!..
Rıdvan Üzel
Şimdi bir rüzgârla dalga vursa kıyıya
Hasretle yanan gözler kavuşsa sumuda
Harap olmuş şehirler yeşerse umutla
Bir kere okunsun duha yüksek bir şuurla
Artık kalem kılıçtan keskin
Kendini refah’ın sahibi sanan miskin
Ebabiller geliyor doludizgin
Ebrehe olsan filler neye yarar?
Akdeniz mutlak suretle tarih yazacak
Denizden olmasa elimiz karadan ulaşacak
Susacak zulmet daima susacak
Hanzala artık 10 yaşını aşacak!
Rabia Özen
Güneş ve rüzgâr
Güneş ile rüzgâr, hangisinin daha güçlü olduğu konusunda tartışırlar. Rüzgâr:
“Sana benim daha güçlü olduğumu ispatlayacağım” der.
“Şuradaki yaşlı adamı görüyor musun, hani şu üstünde palto olan. Bahse girerim, o paltoyu üstünden senden çok daha çabuk söküp alabilirim.”
Bu denemeye razı olan güneş, bir bulutun arkasına gizlenir ve rüzgâr bir fırtına gücüyle esmeye başlar. Ancak rüzgâr şiddetini ne kadar arttırırsa yaşlı adam da paltosuna o kadar fazla sarılır. Sonunda rüzgâr pes edip durulur ve güneş bulutun arkasından çıkarak yaşlı adama sıcacık gülümser. Bunu gören yaşlı adamın yüzünde bir hoşnutluk ifadesi belirir. Paltosunu çıkarır. İddiayı kazanan güneş rüzgâra: “Dostluk ve naziklik, her zaman haşinlik ve zorbalıktan daha güçlüdür…” der. [Nurettin Bozan-Eskişehir]
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...