Prof. Dr. Ganire Paşayeva

A -
A +

“Azerbaycan milletvekili dava kadını, Ganire Paşayeva'nın (48 yaşında) ölüm haberine çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin. Türk İslam davasını uluslararası platformlarda korkmadan cesurca haykıran yürekli bir güzel insandı. 2021 yılında Ganire Hanım'a, yazdığım bir mektupla şiiri göndermiştim. O şiir ve mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

 

Mektup: “Çok hürmetkar Ganire bacım. Allah’ın selamı rahmet ve bereketi üzerinize olsun.  Mevla’mın selamıyla sizi selamlıyorum. Ben Manisa Akhisar ilçesinde kendi hâlinde yaşayan mütevazı garip biriyim, 60 yaşındayım. Zat-ı âlinizin birkaç sohbetini internetten dinledim, çok beğendim, yıllardır içimde geçenleri anlatıyorsunuz, hislerimize tercüman oldunuz. Yüreğimden dilime bir nara geldi, 'işte Müslüman Türk kadını böyle olmalı' dedim.

 

Ganire bacım, âcizane ve cahil hâlimle sizin şahsınızda bütün Müslüman kadınlara yazdığım bir şiirimi de gönderiyorum, eğer lütfedip okursanız memnun olurum.

 

Zat-ı âlinizle tanışmak isterim. Allah nasip ederse ziyaretinize geliriz, gelmesek de gönlümüz ve dualarımız sizinledir.

 

Otuz yıl önce Ermeniler Karabağ’ı işgal edince, Akhisar’daki evimde gözyaşı döktüm. Otuz yıl sonra yine aynı evde Karabağ zaferi için gözyaşı döktüm; iki gözyaşı da aynı değildi. Biri hüzün, diğeri mutluluk gözyaşıydı. Küfür payidar olabilir, zülüm payidar olmaz. 1915 yılında iki dedem Erzurum’da Ermeniler tarafında sabaha karşı şehit edilmişti. Otuz yıl önce güçsüz bir Türkiye vardı. Elhamdülillah bugün güçlü bir devletimiz var. Kuvvetli bir Türk İslam birliği kurulmalıdır. Dünyadaki bütün mazlum halkların imdadına yetişmelidir. İçim o kadar dolu ki yazsam sayfalar yetmez. Başınızı fazla ağrıttıysam özür dilerim. Selam ve dualarımla, size ve bütün Azerbaycanlı kardeşlerimize yahşi günler dilerim.”

     Orhan Ejder/Akhisar-Manisa
 
 
ŞİİR
 
 
     KURBAN BEN
 
Korkmuyorum artık hiç, çünkü ölmüş gibiyim,
Çaresiz bitkin, miskin ve kalbim kanlar içinde.
Dört duvar, üç balık, yalnızlık ve hüznünle
Başı dönmüş, ölüme yalvaran, ölmüş ölemeyen
 
Güneş ışığında, karanlığı yaşayan ben esir
İçinden yakası açılmamış sözler sarf edip
Ruhumu terapi etmeye çalıyorum.
İyi hissedemiyorum baktığım her yerde sen.
 
O kahrolası güne sitem edemiyorum, sen gittiğin,
Ve beni acımadan ölüme terk ettiğin o anda,
Neden böyle yaptığın, sevmek suç olmuş
Umut verip bıkınca çöpe attın değdi mi?
 
Ruhum aklım ve hislerim engelliyor.
Çünkü onlar hep seni arıyorlar.
Büyük karanlık girdabında,
Hiç düşündün mü beni, kurbanın yaptığında?
 
          Lütfü Yarar
 
 
 
 
GÜZEL YURDUMUZ
 
ANAVARZA: Kozan ilçesinin 22 km kuzeydoğusundadır. M.Ö. bazı kaynaklarda 6. Asırda bazı kaynaklarda 9. asırda Asurlular tarafından yapılmıştır. Asur, Roma, Bizans, Müslüman-Arap ve Türk devirlerine ait eserlerce zengindir. Kale, su kemerleri, amfitiyatro mozaikleri ve stadyum kalıntıları meşhurdur. 795 senesinde Abbasilerin, sonra da Ramazanoğlularının eline geçmiştir. 1516’da Yavuz Sultan Selim Han devrinde Osmanlı Devleti’ne katılmıştır. Arkadius devrinde Kilikya’nın Tarsus'tan sonra ikinci büyük şehri idi. Çok şiddetli bir zelzele ile on dördüncü asırda kullanılmaz olmuştur. Justiniaus şehri yeniden yaptırmıştır. Kozan ilçesinin Dilekkaya (Anabarza) köyü yakınındadır. Anavarza'da turp, şalgam, pancar, yaban gülü gibi otları ve çiçekleri kaynatarak ilaç yapan ve bunları yaygınlaştıran Dioskorides isminde bir hekim yetişmiş ve Anavarzalı Doktor Dioskorides'in tıp kitabı 1500 yıldır dünya tıbbının temel kaynağı olmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.