Bize tarihimizi neden öğretmediler? Öğrettiler ise de neden doğru öğretmediler yanlış öğrettiler? Japonların teknolojik değişim ve dönüşümünü iyi takip eden rahmetli Turgut Özal, bir Japon ekibini Türkiye'ye davet etmiş. Onlardan “Türkiye neden geri kaldı?” diye bir araştırma yapmalarını istemiş. Onlar da araştırmalarını yapıp bir rapor sunmuşlar.
“Dünya milletleri içerisinde tarihi en zengin olanların başında geliyorsunuz ama tarihini çocuklarına en az öğreten milletlerin de başında geliyorsunuz, başarılı olamazsınız. Biz çocuklarımız 3-5 yaşından başlayıp 5-7 yaşına gelene kadar çeşitli kademelerde ülke olarak başardığımız veya yaşadığımız büyük işlerin yanına götürürüz. Fabrikalara götürürüz. Çocuklar gururlanır mutlu olurlar. Onlara hangi alanlarda iyi olduğumuzu gösteririz. Sonra onları Hiroşima’ya ve Nagazaki’ye götürürüz. Deriz ki:
“Hiroşima’da 140.000 insanımızı öldürdüler” Nagazaki’ye götürürüz ve “Burada 80 bin insanımızı öldürdüler...” Çok üzülürler. “Hani biz birinciydik?” derler. İşte o zaman birinci değildik. Evladım ezilmemek için üzülmemek için birinci olacaksın” diye tarihimizi anlatırız.
Bunun üzerine bizim ekipler kalkıp diyorlar ki:
“Ama bizim Hiroşima’mız Nagazaki’miz yok ki?”
Ekibin başındaki Japon diyor ki:
“Sizin sadece Çanakkale Savaşınız bizdeki iki şehrin acısından daha büyüktür. Siz bunu nasıl söylersiniz? Çanakkale'yi siz yaşamadınız mı? Dünyanın en büyük destanlarından birini siz yazmadınız mı?
Dolayısıyla bu ülkede kim ki çocuklarına tarihi öğretmiyorsa bilsin ki bu ülkenin geleceğini yıkıyor. Bu ülkede hangi vatandaş geçmişini tarihini nereden geldiğini bilmiyorsa veya yanlış biliyorsa biliniz ki biz gelecekte yok olmaya mahkûmuz. Çünkü geçmişinden bihaber olanlar başkalarının geçmişinin bir parçası olurlar. Bu nettir. Bütün ezilmiş milletlerin hâli bunlardan ibarettir.
Ökkeş Özkan-Osmaniye
ŞİİR
Din büyüklerimiz buyurdular ki: "Hepimiz her ân imtihana tâbiyiz. Onun için Bayezid-i Bistami (kuddise sirruh) hazretleri buyuruyor ki: Cenâb-ı Hakkın her nimetine karşılık, çok şükretmek lâzım. Allahü teâlânın nimetinin olmadığı an yok. Gerek tabiat olayları olarak gerek vücut yapısı olarak, her an her zerremiz, Cenâb-ı Hakka ihtiyaç hâlinde. O hâlde, her an Allahü teâlâya teşekkür etmemiz lâzım, şükretmemiz lâzım ki, bu nimetler devam etsin. Bu nimetlerin şükrü çok zor yapılıyor. Fakat yine Ehl-i sünnet âlimleri buna bir kolaylık bulmuşlar, bu gaflet deryasında yüzen müminler için bir kurtuluş çaresi bulmuşlar. Buyurmuşlar ki: Kim beş vakit namazını kılarsa, o bütün nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Çünkü namaz kılmayanın hiçbir şükrü kabul olmaz."