Yarından ümit dünü anlamakla olur

A -
A +

Tarih şuuruna sahip olmak her insan için bir gerekliliktir. Bizim gibi bir tarihi olan ama bunu unutmaya yüz tutmuş bir millet içinse, kesin bir mecburiyet. Çünkü tarih bize geçmişimizi anlatmakla sınırlı kalmaz; bu kültüre sahip olduğumuzdaki şuurumuz nispetinde geleceğimize nasıl yön verebileceğimizi de gösterir. Bu sebeple maksat sadece bilgiye aşina olmak değil, bütünüyle hissetmek, hatırlamak ve en derin hissiyatla içinde yaşamaktır. Prof. Sabri Esat Siyavuşgil “Maziye Bağlılık” ismindeki makalesinde buna değinmiş “Tarih alelâde bir kronoloji olmaktan kurtulduğu, yaşlıların hafızasında esrarlı bir âlem olmaktan çıkarak, mâzideki hayatın engin bir panoraması gibi, ortada göründüğü gün, geçmişe bağlılığımız nispetinde yarına hayranlığımız artmış olacaktır” demiştir.

 

Yani, yarınlara duyacağımız ümit; dünü iyi anlamakta saklıdır... Çıkaracağımız derse, tarihin tekerrür (tekrar) etmesinde; tekerrürün aynı hatalardan ibaret olmamasına bağlıdır. Yoksa yerimizde sayarız. Sadece devrimize kırgın, isyankâr, menfilikler (olumsuzluklar) içinde boğulan, bardağa her daim boş tarafından bakan oluruz. Sürekli ne kadar kötüye gittiğimizle ilgili serzenişte bulunuruz. Benliğimizi sarmış korkaklığımızla âdeta kaybolmaya mahkûm, tarihin hiç açılmayacak sayfalarına gömülürüz. Ve o sayfalara gömülmek en az bizim milletimize yakışır… Bizse bunun yerine, tarih sahnesinde; yeniden eski ihtişamımızla yer almayı hedeflemeli, yeniden daha yeni, diriden daha diri olmalı, üstümüze sinmiş aşağılık duygusunu, ecdadı tanıyıp yenmeliyiz. Üç kıtaya kök salanın bizler olduğunu unutmamalı, bir kere dârü’l İslâm (İslam yurdu) olan yerin bir daha dârü’l-harb (harp yeri) olmayacağını bilerek, tabii hududumuzun Tuna olduğunu aklımızda tutmalıyız. Artık kendi geçmişimizi reddetmeyi bırakıp başkası olma kavgamıza son vermeliyiz. Manevi ve ahlaki temellerimize sımsıkı sarılmalıyız. Bedenimizi sarmış ümitsizlik kefenini yırtmalı, düşmana cesaret fırsatı vermeyi bırakmalı, kim olduğumuzu hatırlamalıyız…

 

          Mücella Pamukoğlu

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

              ANNELER

 

 

 

Beşiğinde ninniler, söyleyerek uyutan.

 

Ağlayınca bebekler, uyumayı unutan.

 

İlahiler söyleyip, masallarla uyutan.

 

Gözyaşını dökerek, emek veren anneler.

 

 

 

Gülüşüne ömrünü, çekinmeden verirler.

 

Şefkatleri deryadır, üşenmeden verirler.

 

Karşılıksız severler, düşünmeden verirler.

 

Gözyaşını dökerek, emek veren anneler.

 

 

 

Okşayarak başını, umudunu büyütür.

 

Ellerinden tutarak, sevgisiyle yürütür.

 

İrfanının ruhunda, varlığıyla öğütür.

 

Gözyaşını dökerek, emek veren anneler.

 

 

 

Adımları atınca, annesine koşuyor

 

Annem diye bakınca, anneler de coşuyor.

 

Nükteleri katınca, insan bir hoş oluyor.

 

Gözyaşını dökerek, emek veren anneler.

 

 

 

Akşamları babalar, çocukları soruyor.

 

Bebekleri sarıyor, büyükleri koruyor.

 

Huzur veren yuvalar, saadeti soluyor.

 

Gözyaşını dökerek, emek veren anneler.

 

 

 

Kundaklarda bebekler, ne de çabuk büyüyor.

 

Annelerin yanında, çok oyunlar oynuyor.

 

Çok olsa da çocuklar, anneler hiç doymuyor.

 

Gözyaşını dökerek, emek veren anneler.

 

 

 

Ebu Fehim vaktiyle, yaramaz bir çocuktum.

 

Sokaklarda oynardım, duramaz bir çocuktum.

 

Annesiz hiçbir nefes, alamaz bir çocuktum.

 

Gözyaşını dökerek, emek veren anneler.

 

 

 

             A. GÖK (SULTAN DİVANINDAN)

 

 

 

 

 

 

 

TARİHTEN BİR YAPRAK

 

 

 

TUNA NEHRİ: Tarihimizin uzunca süresinde bizim sınırlarımız içinde olan, marşlarımızda adı geçen Tuna Nehri, Avrupa'nın ikinci büyük nehridir. Almanya'nın Karaorman (Schwarzwald) Dağlarından çıkıp uzunca bir yoldan sonra Romanya'dan Karadeniz'e dökülür. Volga'dan sonra Avrupa'nın en uzun nehridir. Uzunluğu 2860 km’dir. Tuna, çoğu Alplerle, Karpatlardan gelen 300'den fazla kol alır. Ortalama olarak bir yılda Karadeniz'e 200 milyar m3’ten fazla su taşır. Nehirde özel olarak yapılmış gemilerle ulaşım sağlanır. Demirkapı'dan Karadeniz'e kadar olan kısımlar genelde kışın donar. Son yıllarda Bulgaristan’da baraj kapakları açıldığında Meriç ve Tuna nehirlerinin dolması üzerine Edirne'de taşkınlıklar yaşanmıştır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.