Ah Kemal Bey!

Sesli Dinle
A -
A +
Keşke karşılıklı sohbet imkânı olsa da yüzüne söyleyebilseydim bunları...
 
Kendisiyle sadece bir defa 2017 yılında medya yöneticileriyle ortak toplantıda yüz yüze gelme imkânı olmuştu.
 
O da bire bir değil elbet, tokalaşıp geçtik sadece… Sonrası, kalabalık salonda soru-cevap.
 
“Kontrollü darbe” lafını ilk orada ettiğinde hemen el kaldırıp, kendisine “Ciddi bir ithamda bulunuyorsunuz, deliliniz nedir?” diye sormuştum.
 
Cevap veremedi elbet, belli ki böyle bir çıkışın gelmesine alışık değildi.
 
“Sonra açıklayacağım” dedi, arkası gelmedi.
 
Oysa bu saçma sapan ithamı darbeci hain FETÖ’cüler, kendilerini aklamak için dile getiriyordu.
 
Kılıçdaroğlu da siyasi sözcülüğe soyunarak, bir kere daha FETÖ’cülerin kirli algı operasyonlarına destek veriyordu.
     ***
Bu hadisenin ardından bir daha bizi çağıran olmadı. Belli ki ‘fondaş’larınki kadar beğenmemişlerdi gazeteciliğimizi!
 
Hak da vermedim değil…
 
Zira her söylediği, her icraatı ona biçilen bir vazife olduğunu, çerçevenin dışına çıkarsa o koltukta oturmasının anlamsızlaşacağını gösteriyordu.
 
Yoksa, yıllarca “F tipi” diyen bir parti, örgütün kirli yüzü hazır ortaya çıkmışken ve bunu çok büyük bir siyasi avantaja dönüştürecekken, niye tam aksini yapıp da FETÖ’yü savunmaya geçsindi ki!
 
Büyük bir fırsatı bile isteye tepmişse, bunun çok ama çok önemli bir sebebi olmalıydı, nitekim ilerleyen süreç tabloyu daha net gösterdi.
 
Düşünün, ülkenin ikinci büyük partisi ne Libya tezkeresine onay verdi, ne Suriye’de PKK ve DEAŞ’a yönelik operasyonlarımıza.
 
Kendi sistemlerimizi yapana kadar hava savunmamızı emniyete alacak S-400 alımına karşı çıkmanın izahı var mıydı?
     ***
İlk Altay tanklarını üreten Tank Palet Fabrikası’nı karalamalarına mı değinelim, “Bizim Irak’ta, Suriye’de, Libya’da ne işimiz var?” demelerine mi?
 
Memleketin hayrına her icraatı yerden yere vuran, hatta engellemeye çalışan bir siyasi anlayış, sadece ‘siyasi rant için muhalefet etmek’le izah edilebilir miydi?
 
Hele ki bu parti liderinin danışmanları FETÖ’den tutuklanıyor, milletvekilleri MİT görüntüleri ihanetinden hapis cezası alıyor, Dışişleri’nden sızdırılan ses kaydına hepsi birden sahip çıkıyor, “Türkiye ile İran savaşsa İran’dan yana olurum” diyenler partide kabul görüyorsa… O parti, nasıl bir partidir?
 
Esad’ın, İran’ın ve terör örgütü PKK/YPG’ye sınırımızda devlet kurdurmak için bütün varlıklarını ortaya koyan küresel güçlerin “Türkiye DEAŞ’a yardım ediyor” yalanına dahi sahip çıkan bir partinin, sadece koltuk hırsıyla ülkemize yönelik bu tehditlere arka çıktığını düşünmek fazla saflık olmaz mı?
 
Karadeniz’de bulduğumuz doğalgazla alay edip, Akdeniz’de gaz aramamıza dahi karşı çıktılar, kendi ülkelerini ‘emperyalistlikle’ suçladılar yahu, ne diyelim!
 
“Biz iktidara geldiğimizde Akdeniz’de, Ege’de NATO’nun istediği gibi hareket edeceğiz” bile demediler mi açık açık?
Bunlar ne anlama geliyordu, görülmüyor mu?
     ***
Geçen pazar ilk tur seçimi kaybettikleri için son bir haftadır çok öfkeliler, hayal kırıklığı yaşıyorlar.
 
Belli ki bunlar, Büyük Türkiye projesine karşı kurulan kirli tezgâhı milletin görmeyeceğini zannetmişler!
 
Geçmişi unuttuğumuzu düşünüp, milletin, 13 senedir genel başkan olan bir adayın bu süreçteki icraatlarını görmezden geleceğini hesaplamışlar.
 
Oysa CHP’nin eski tüfeklerinden Onur Öymen’in anlattığı şekilde, okyanus ötesinden operasyonla koltuğa oturtulan bir genel başkan ve cumhurbaşkanı adayı var karşımızda.
 
2012 MİT operasyonu ve 2013’teki Gezi darbe girişimine verdikleri destekten bu tarafa, 800’e yakın şehit verdiğimiz çukur-hendek olaylarında HDP’ye arka çıkmalarını, 2015’ten bu yana FETÖ, HDP ve Kandil’le kurdukları gizli seçim ittifaklarını ayan beyan gördüğümüz hâlde.
 
Üstelik aynısını, daha fazlasıyla 14 Mayıs’ta yapılan ilk tur
seçimlerinde de gözümüze gözümüze sokarken...
 
Sonuçlar ortada, örgütler nasıl desteklemiş, isteyen istediği yerinden bakabilir oran ve sayılara.
 
Milletin, sırf “Erdoğan kaybetsin” diye sahaya sürülen ekonomik tetikçilerin operasyonlarına, soğan-patates üzerinden kurgulanan oyuna kanacağına çok inanmışlar demek ki!
 
Ama cevaplarını aldılar…
 
Seçmenin büyük çoğunluğu, memleketi satıp, karşılığında soğan almayı kabul etmedi.
 
O seçmen kitlesi, biliyor çünkü karşılığında ödeyeceği asıl bedeli.
     ***
Ah Kemal Bey!
 
Çok yazdık kullanıldığınızı, çok dil döktük yanlış yolda gittiğinizi anlatmak için ama, inatla ve ısrarla vites büyüttünüz.
 
Şehit cenazesinde size tepki gösteren vatandaşları anlamak yerine, hemen Ankara’ya dönüp HDP’nin geçmiş olsun ziyaretini kabul ettiniz.
 
Şimdi geri vites yapıp, milliyetçi rollere bürünmeniz hiçbir anlam ifade etmez, görmüyor musunuz?
 
Yolun sonuna geldiniz.
 
Ülkedeki milliyetçi Atatürkçüler bile size karşı duruyor, çünkü sizin aynı zamanda Atatürkçülüğü bitirmek için proje olduğunuzu düşünüyor.
 
ABD’nin, İran’ın, Almanya’nın, İsrail’in, İngiltere’nin, Fransa’nın ittifak hâlinde ülkemiz üzerindeki operasyonlarını görüyor insanlar… Siz görülmediğini zannediyorsanız, yapacak bir şey yok.
 
Bu ülke; Suriye, Irak olmak istemiyor.
 
Bunun nesini anlamıyorsunuz?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.