Bir daha Gezi ve 27 Mayıs’lar olmaması için; 28 Mayıs

A -
A +
Yüzyılın seçiminde yarın final için sandık başına gidiyoruz.
Kaderin cilvesi, ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimi öyle manidar bir tarihe denk geldi ki…
 
Bugün sosyal medyada, başta depremzedeler olmak üzere, kendilerinden olmayan herkesi en ağır hakaretlerle linç eden iç savaş kışkırtıcıları var ya!..
 
Onlar tam 10 yıl önce 28 Mayıs’ta sokağa inmişti.
HDP’li Sırrı Süreyya Önder, Gezi’de kepçelerin önüne yatarak ilk kıvılcımı yakmış, ardından FETÖ çadır yakma tahrikiyle olayları alevlendirmiş…
 
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘mezhepçilik temelli’ bu kışkırtmaya öncülük etmiş…
 
Önce İstanbul, ardından Ankara gibi diğer şehirlerimiz haftalarca yakılıp yıkılmış…
 
Mısır’daki gibi sokak darbesiyle seçilmiş hükûmeti devirmeyi amaçlayan vandallar kepçelerle hükûmet binalarını yıkmaya yeltenmiş…
 
Bugün kalp işaretleriyle sevgi pıtırcığı rolüne bürünen Kılıçdaroğlu, olaylara müdahale eden polislerimizi “görevlerini yapmamaları için” günlerce tehdit etmiş…
 
Unutturmaya çalışsalar da, Burak Can Karamanoğlu gibi gençlerimiz sokağa inen teröristlerce şehit edilmiş,
 
En nihayetinde bunların, Batılı ajanlar tarafından İstanbul Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli gibi stratejik yatırımları engellemek için sokağa salınmış çapulcular olduğu, kendi talepleriyle ortaya serilmişti.
     ***
Taksim’de Esad bayrağı açan, duvarlara “Zulüm 1453’te başladı” yazan zihniyetin kalkışmasında başaktörlerden olan Kemal Kılıçdaroğlu, yarın Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turda Erdoğan’a karşı yarışacak.
 
Şu ayıp bile bize yeter ya, neyse!
 
Mesele İslam’a, Türkiye’deki milliyetçi ve muhafazakâr çoğunluğa düşmanlık olunca, Erdoğan 5., hatta 6. nesil savaş uçağı yapmış; Türk Devletleri Teşkilatı kurup, Türk dünyasına karadan kesintisiz bağlantının yolunu açmış; terörü temizlediği dağlardan kaliteli petrol, denizlerimizden ilk defa büyük miktarda doğalgaz çıkarmış; sağlıkta, ulaşımda, sanayide, teknolojide büyük başarılara imza atıyormuş; bunların karşısında bütün terör örgütleri Kılıçdaroğlu’nu destekliyormuş falan, bunların hiç umurunda olmuyor demek ki!
 
Hassasiyeti olana sorarım;
 
O Kılıçdaroğlu ki, 2015’te PKK’nın çukur-hendek kalkışması, 2016’da FETÖ’nün 15 Temmuz işgal girişiminde de tavrını değiştirmemişti.
14 Mayıs’taki ilk turda tablo farklı mıydı sanki?
 
Aynısı, yarın yapacağımız ikinci turda da geçerli.
 
Bakın, 28 Mayıs seçiminin tarihsel bir önemi daha var…
 
CHP eliyle Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanımızı idama götüren 27 Mayıs darbesinin de 63. yıl dönümüne tekabül ediyor.
Haydi hafızamızı tazeleyelim de, bakalım o günden bu yana CHP’de ne değişmiş…
     ***
30 Nisan 1959...
 
Dönemin CHP lideri İsmet İnönü Uşak’a gidecekti.
 
Bu ziyareti CHP’liler “Büyük Taarruz” diye şişiriyordu.
 
Sebeb-i hikmeti ziyaretten bir gün önce anlaşıldı.
 
İktidardaki Demokrat Parti’nin Uşak İlçe Başkanı, bir CHP’li tarafından öldüresiye dövüldü.
 
Ziyaret günü ortalık karıştı.
 
İnönü ile beraber Ankara’dan Uşak’a giden CHP’liler, DP il binasını taşladı.
 
Taşlara karşılık binadan bir bardak atıldı.
 
CHP’nin borazanı gazeteler, ertesi gün İsmet İnönü’nün taşlandığını, hatta yaralandığını yazdı.
 
Görgü şahitleri bu iddiayı yalanlasa ne fayda!
 
Amaca ulaşılmış, CHP mağdur postuna bürünmüştü.
     ***
Eski Türkiye’de üniversiteler en kullanışlı aparattı.
 
İdeolojik körlüğe sürüklenen gençler, her darbe öncesi mutlaka ayaklandırılırdı.
 
Demokrasiye geçişle birlikte, Cumhuriyet döneminin ilk darbesi 27 Mayıs öncesi de böyle oldu.
 
Darbeden bir ay önce öğrenciler hükûmete karşı sokağa döküldü.
CHP gazeteleri yine vazifesini tastamam yaptı;
 
“Polis öğrencilere ateş açtı, yüzlerce öğrenci öldü. Cesetler kuyulara saklandı. Bazılarının cesetleri yakıldı, hatta kıyma yapıldı…”
 
Oysa olaylarda iki kişi ölmüştü... Gezi gibi korkunç sokak kalkışmalarını organize edenler, belli ki ortalığı kan gölüne dönüştürmeyi istemiş, ancak amaçlarına ulaşamayınca bu yalanları uydurmak zorunda kalmıştı.
 
Provokasyonu yıllar sonra CHP’li Orhan Birgit bir röportajında itiraf edecek, “28-29 Nisan gençlik olaylarını ben organize ettim. CHP Gençlik Kollarının başındaydım” diyecekti. (Sizde de Erzurum çağrışımı yaptı mı?)
     ***
Darbe hazırlığı “cep”siz olmazdı.
 
Hele ki CHP gazetelerinde “yolsuzluk” iddialarıyla süslenmeden, asla!
 
Seçimde yenemedikleri iktidara güveni yok etmek için aslı astarı olmayan haberler üretildi.
 
İnönü döneminde tarlasındaki buğdayına bile el konup, ürünleri zorla silolarda çürütülen vatandaşın cebi Menderes döneminde para görmeye başlamıştı ama olsun!
 
Propaganda önemliydi!
 
Ekonominin iflas ettiği propagandası işleniyordu her gün gazetelerde.
“Menderes’in kasası yolsuzluk evrakı ve vesikalarla dolu”,
“Polatkan’a ait yolsuzluklar açıklandı”,
“Polatkan’ın zimmetinde 4 milyon lira çıktı”,
“Polatkan’a ait yolsuzluklar açıklandı. Suçu 12 milyon 500 bin liralık hisseye karşılık menfaat temini” manşetleri atılıyordu her gün.
 
Bunların hiçbiri ispat edilemedi ama kimin umurundaydı!
 
Bu yalanların hepsi, Yassıada’daki utanç yargılamalarına da malzeme olmuştu.
 
Üstüne ekledikleri, “Menderes 12 uçak dolusu altınla kaçmak isterken yakalandı” yalanı gibi.
 
(Hatırlayın, aynısı 15 Temmuz’da Erdoğan’ın kaldığı otelin yanındaki bir başka otelde de hazırlanmıştı. Hem de sahte altınlarla. Amaçlarına ulaşsalar, bu altınları Erdoğan’ın uçağına taşıyacak ve aynı senaryoyu tekrarlayacaklardı.)
     ***
Bunlar sivil ayak…
 
Ya askerî kanat!
 
Onlar da boş durmuyordu elbet.
 
Hem de daha ilk günden…
 
Menderes’in seçim kazandığı 14 Mayıs günü dört üst rütbeli komutan, koltuğu kaybeden İsmet İnönü’yü Çankaya Köşkü’nde ziyaret ederek bir emri olup olmadığını soruyor, İnönü de sırtlarını sıvazlayıp yolcu ediyordu.
 
Rekor oyla iki seçim kazanan Demokrat Parti’nin iktidarda kaldığı 10 yılda 11 cunta kuruluyor, altı darbe girişiminde bulunuluyordu.
Darbeden önceki son işaret, tarihe “9 Subay Olayı” olarak geçen darbe bildirisiydi.
 
Gereği yapılmadığı (yahut yapılamadığı) için o dokuz cuntacı, 27 Mayıs’ta bizzat görev aldı.
 
Darbecilerden biri de bugün Kılıçdaroğlu’nun yanında yer alan Ümit Özdağ’ın babası Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ’dı.
 
Cuntanın başında emekliliğe sevk için zorunlu izne çıkarılan Cemal Gürsel, organizatörler arasında ise aynı zamanda CHP milletvekili olan emekli Albay Cemal Yıldırım vardı.
     ***
İçeride olanlar, dışarıdan bağımsız değildi tabii ki!
 
CHP medyası, nezaketi ve beyefendiliği ile nam salmış Menderes’e “diktatör” başlıkları atarken, yabancı basında “otoriterleşme” suçlamaları gırla gidiyor, 27 yıllık tek parti(!) iktidarının sahibi CHP ve lideri İsmet İnönü ise itinayla övülüyordu.
 
Darbeden dört gün önce ise okyanus ötesinden “Birlikte çalışmaya hazır ve istekliyiz” mesajı bile verilmişti.
 
İşte, Başbakan Adnan Menderes, bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın alçakça idam edildiği 27 Mayıs darbesinin altyapısı böyle hazırlanmıştı.
 
Aylarca süren işkencelerin ardından hunharca gerçekleştirilen idamdan 9 gün sonra Menderes'in evine gidilerek evin kapısına idam hükmünün bir sureti asılmış, idam edilirken kullanılan ip, idam gömleği, cellat, imam ve son gün yiyip içtiklerinin parası eşi Berin Menderes'ten alınmıştı.
 
Sonrasında da iktidara gelen her Başbakan; Menderes’in akıbeti hatırlatılarak “çizilen sınırların içinde tutulmaya” çalışılmıştı.
 
Ya bugün?
 
63 sene öncesi olanlara bakın, kararı siz verin.
     ***
Demokrasimizin kara günü 27 Mayıs 1960 darbesinin 63. yılında, merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarına Allah’tan rahmet diliyorum.
 
Yarın sandığa giderken 27 Mayıs darbesini, Menderes’i, Zorlu’yu, Polatkan’ı, hatta aynı yoldan ilerlediği için şüpheli biçimde zehirlenerek şehit olan merhum Turgut Özal’ı da unutmayın.
Onlara kurulan tuzakların tamamını tek tek savuşturan, canı pahasına girdiği mücadelede 21 yılda çok büyük badireler atlatarak, Türkiye Yüzyılının kapısını sonuna kadar açmak için kararı milletimizin önüne koyan Erdoğan’ın yanında olun.
 
Zira 28 Mayıs’ı selametle atlattığımızda, 29 Mayıs sabahı da çok manidar bir tarih olacak…
 
Fatih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’u fethedişinin 570. yıl dönümünü çok daha anlamlı bir mesajla kutlayacağız.
 
Büyük Sultan bu fetihle nasıl bir çağ kapatıp, çağ açmışsa milletimizin kararı da yepyeni ve çok güçlü bir Türkiye’nin yeni yüzyıla selamına kapı açacak.
 
Bu mesaj, 10 sene evvel CHP’nin başını çektiği Gezi’de “Zulüm 1453’te başladı” yazıp, milletimize meydan okuyanlara da okkalı bir cevap olacak.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.