Esas aday Altılı Masa’nın dışından gelirse…

Sesli Dinle
A -
A +

Koca bir yılı neredeyse Altılı Masa’nın adayının kim olacağını tartışarak geçirdik.

 

Şimdi de İyi Parti lideri Meral Akşener’in, adayı Ekrem İmamoğlu üzerinden, CHP lideri Kılıçdaroğlu ile ilginç ve bir o kadar da karanlık bilek güreşini izliyoruz.

 

Nasıl bir “sembolik” cumhurbaşkanlığı olacaksa artık (!) birbirlerini yiyorlar.

 

CHP Genel Başkanı, kendisi Almanya’dayken yargı mağduriyeti kurgusu ile tezgâhlanan dayatmaya boyun eğmedi, adaylıkta kararlı…

 

Lakin, Kılıçdaroğlu’nun “Ben olmalıyım” baskısına rağmen, parti içinde karşısına dikilen rakiplerinin İngiliz, ABD elçileriyle verdiği pozlar ve sonrasında olanlar, CHP ve ittifak içindeki kavganın nasıl bir restleşmeye dönüştüğünü ortaya koymakta.

 

Önce CHP liderinin Alevi kimliği üzerinden yapılan restleşme, ardından tam da Almanya’ya gittiği gün (!) arkasından çevrilen film, sadece Kılıçdaroğlu’nu değil, parti tabanında hayli önemli yer tutan Alevi vatandaşlarımızın da tepkisini yükseltmiş durumda.

 

CHP Genel Başkanı’nın hassasiyeti ise çok daha başka…

 

***

 

Kılıçdaroğlu, masadaki partileri çantada keklik gördüğü için, ona göre asıl kördüğüm masada oturmayan HDP’nin hangi adayı destekleyeceği, göreve geldiğinde HDP’nin arzu ve isteklerini hangi adayın kusursuz yerine getireceği!

 

Ortada Kandil’in güven problemi var, Kılıçdaroğlu da bu problemin ancak kendisi aday olursa aşılabileceğini düşünüyor.

 

Haklılık payı da olabilir!

 

Ancak meselenin bir diğer açmazı; seçmenin ne diyeceği.

 

Kılıçdaroğlu’na “Aday olma” diye set çeken ittifak ortaklarının bahanesi de buradan geliyor.

 

Öyle ya, Altılı Masa’nın seçmen tabanında HDP’nin, dolayısıyla PKK’nın isteklerine boyun eğilmesini sindiremeyecek geniş bir kitle mevcut.

 

Nitekim Deniz Baykal’ın kızı Aslı Baykal gibi birçok CHP’li, bu gizli ortaklığa karşı sesini yükseltmiş durumda.

 

Parti ve tabanlarının 2019 yerel seçimlerinde bu hassasiyeti bir kenara attıklarını da gördük ama, mevzu Türkiye’yi yönetmek olunca, refleksin farklı olacağını varsayıyoruz!

 

İyi Parti’nin yanı sıra milliyetçi, ulusalcı CHP tabanı, PKK’ya iktidar alanı açılmasına razı gelir mi?

 

Zurnanın zırt dediği yer tam da burası!

 

              ***

 

Bir yandan HDP üzerinden PKK, öbür taraftan KHK’lılara verdiği umutla FETÖ’nün baskısı altındaki masa ne bu örgütlerle, ne de bunlarsız bir yere varabiliyor!

 

Oysa hem onlar kadar Erdoğan’a muhalif, hem de bütün bu baskıların dışında, rahat rahat konuşabilen potansiyel adaylar var.

 

Muharrem İnce mesela.

 

Bir önceki seçimde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı.

 

Partisinin HDP/PKK ve FETÖ çizgisine kaymasından duyduğu rahatsızlığı her daim yüksek tonda haykırmış, bu duruşuyla içeriden çokça kişinin desteğini almış bir isim.

 

Parti içi mücadeleyi sonuna kadar verdi, “Atatürk bile gelse artık CHP’yi kurtaramaz” deyip yolunu ayırdı.

 

Keza, Ümit Özdağ da İyi Parti kurucularındandı ama, partisinin FETÖ ile iş birliğini, HDP ile birlikte imzaladığı anayasa taslağını, o taslağın içindeki ülkeye ihanet satırlarını ortaya döküp, o da yolunu ayırdı, kendi partisini kurdu.

 

Aynı şekilde CHP’den ayrılıp siyasi mücadelesini kendi partisi altında yürüten Mustafa Sarıgül de başta pahalılık gibi konularda iktidarı eleştirirken, öbür taraftan Togg gibi, SİHA’lar gibi yapılan iyi işleri takdir etmeyi bilen insaflı bir siyasetçi ve mutedil duruşuyla orta çizgide duran vatandaşın sıcak bakabileceği bir figür.

 

              ***

 

Şimdi şunu sorgulamak lazım;

 

CHP tabanı, dışarıdan desteklendiğini saklama ihtiyacı duymayan, PKK’ya ve FETÖ’ye umut olan adayları mı daha çok içine sindirir, yoksa bu soru işaretlerinin çok uzağında bir noktada duran İnce gibi isimleri mi?

 

İthal danışmanları, yabancı büyükelçilerle poz vermeyi maharet zanneden, şecaat arz ederken aslında kimin kontrolünde olduğunu ortaya koyan adaylara mı daha çok itimat eder, yoksa daha millî çizgide durmayı önemseyen isimlere mi?

 

Muharrem İnce, Mustafa Sarıgül veya Ümit Özdağ yarın-öbür gün açmazları yüzünden çaresiz kalan Altılı Masa’nın “mecburiyetten” adayı olursa, bu partilerin tabanlarının “Asla” demeyeceğine eminim.

 

Tek soru işareti, bunlara HDP’nin nasıl bakacağı…

 

Son kertede, HDP’nin de sırf Erdoğan’dan kurtulmak yahut bitme noktasına gelen terör örgütünü kurtarmak umuduyla bu isimlerden birine razı olmayacağının, “Hele önce şu Erdoğan’dan kurtulalım, sonrasına bakarız” demeyeceğinin garantisi var mı?

 

Yok elbet, bunu da 2019 mahallî seçimlerinde gördük.

 

Şunu unutmamak lazım ki, tabanını en iyi konsolide eden ve bir işaretiyle tek oyunu dahi saptırmayan partidir HDP.

 

Gerektiğinde bütün oy potansiyelini, kendi çizgisinin çok dışındaki isimlere kusursuz aktarmayı başarabildiğinin ispatı; 2019 seçimleri.

 

İktidarın, Cumhur İttifakı'nın “Nasıl olsa Altılı Masa, PKK-FETÖ bataklığına saplanmış durumda” rahatlığına düşmemesinde yarar var.

 

Şu saydığım isimlerden biri ortaya konulursa fena açığa düşerler, bunu da göz ardı etmemeleri gerekiyor.

 

 

 

**********

 

 

 

Erdoğan, son defa…

 

 

 

Anayasaya göre; 2023, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son seçimi ama, şimdiye kadar pek kimse dillendirmiyordu nedense…

 

Ne yalan söyleyeyim; birkaç defa yazmaya niyetlendim, “Şimdi birileri sosyal medyadan çemkirecek, laf anlatmaya çalışacağız” diye vazgeçtim.

 

En nihayetinde kendisi söyledi Cumhurbaşkanı.

 

“Son defa görev isteyeceğiz. Sonra kutlu bayrağı gençlere devredeceğiz” dedi.

 

En az “Türkiye Yüzyılı” kadar önemli ve seçim kampanyasında öne çıkacak bu cümle.

 

Elbette altı da doldurulacak.

 

              ***

 

Bakın, İngiliz The Guardian gazetesi makale yayınlamış, “Erdoğan bir daha seçilmemeli. HDP desteği olmadan kazanamazlar, muhalefet birleşmeli” diyor.

 

Bunu da zannetmeyin ki Türkiye yükselsin, süper güç olsun diye istiyor; niyetlerini de açık açık yazıyor adamlar.

 

Erdoğan Suriye’ye yeni operasyon sinyali vermiş, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimine saldırgan tavır alıyormuş, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerine taş koyuyormuş, o yüzden kazanmamalıymış!

 

E bizim muhalefet de zaten “Göreve gelince dış politikayı 180 derece değiştireceğiz” dememiş miydi?

 

Bugün yapılanların tam zıddını vadedince, ortaya zaten istedikleri çıkıyor.

 

***

 

Altılı Masa’nın gizli ortağı HDP’den bir heyet Libya’ya gidip, Türkiye düşmanı darbeci Hafter’le konferans yapmış, Türkiye ile imzalanan deniz yetki anlaşmasının feshedilmesi için ricacı olmuşlar!

 

Hafter’in gücü yetse zaten yapacak da, önemli olan bu Türkiye düşmanlarının ‘gizlemedikleri’ niyeti!

 

E zaten CHP de Libya tezkeresine hayır buyurmamış mıydı?

 

Hülasa herkesin ne yapacağı az çok belli…

 

Peki ya umutları suya düşerse ne olacak?

 

N’olacağı belli…

 

Terör, konuşacağımız bir başlık olmaktan çıkacak.

 

Suriye sınırımıza devlet kurmayı hayal edenler avucunu yalayacak; Irak sınırı dâhil, güvenli bölge tamamlanacak.

 

Bize uçak, silah vermeyenlere inat hem insansız jetlerimiz, hem F-35’e rakip yerli jetimiz MMU havada olacak.

 

Karada, havada, denizde; savunma alanında hiçbir eksiğimiz, kimseye muhtaçlığımız kalmayacağı gibi, en ileri teknoloji ile dünyada ilk beşte yer alacağız inşallah.

 

Aynı şeyi uzay çalışmalarında, sanayide yapacağız.

 

Nitekim ucu iyiden iyiye göründü, Çin’den sonra en büyük üretim merkezi Türkiye olacak.

 

Savunma başta olmak üzere, yerli sanayi ve teknolojimizden aldığımız güçle yer altı zenginliklerimiz ortaya çıkacak; bunların tamamı -kimseye peşkeş çekilmeden- sadece Türkiye’nin olacak.

 

Sadece biz değil, bizimle birlikte KKTC, Libya, Azerbaycan gibi dost ve kardeş ülkeler de kalkınacak.

 

Türk Devletleri Teşkilatı laf olsun diye kurulmadı; en başta siyasi ve ekonomik olarak, devasa bir Türk birliği doğacak.

 

Türkiye, Zengezur koridorundan doğrudan Bakü’ye, oradan bütün Türk Cumhuriyetleri’ne bağlanacak.

 

Türk devletlerine doğalgaz, petrol boru hatlarının sayısı artacak.

 

Çin, Rusya bu bölgede nasıl bir süper güç ise Türk asrı vizyonu da bir başka süper gücü doğuracak.

 

              ***

 

Böyle bir gücün doğuşuna zannetmeyin ki sadece biz muhtacız…

 

Arap yarımadasında, Afrika’da, Asya’da Batı’nın bir asırdır sömürge gibi gördüğü, kabadayılıkla mallarına, paralarına çöktüğü ülkeler de el-mecbur Türkiye’ye yanaşacak…

 

Çünkü onların da canı en az bizim kadar yanmış vaziyette ve güçlü bir Türkiye’yi en az bizim kadar arzuluyorlar.

 

Örnek Suudi Arabistan, BAE, Mısır…

 

Arapların parası artık ABD’de, İngiltere’de batmayacak, trilyonlarca dolar “güvenli liman” İstanbul Finans Merkezine park edecek, -ki ufak ufak gelmeye başladı bile.

 

Dışarıdan sadece para değil, başta Avrupa’dan olmak üzere, büyük yatırımlar da Türkiye’ye yönelecek, daha şimdiden artan bir ivme var, çok daha fazlası olacak.

 

              ***

 

Doğalgazı, petrolü sadece tüketmeyi değil, satmayı da konuşacağımız bir döneme yürüyoruz…

 

Hem kendimize ait olanı, hem de Rusya ve Türkmenistan gibi diğer ülkelerinkini…

 

Avrupa’nın çöküşüne el sallarken, Türkiye’nin yükselişine kucak açacağımız Türkiye Yüzyılı, bu döneme imzasını atan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismini de tarihimize altın harflerle yazacak.

 

Sadece başladığı işi bitirmek istiyor Erdoğan…

 

2023 hedefleri tamamlandığında, Batı hayranlığı, sömürge zihniyeti de kendiliğinden son bulacak.

 

Bu en büyük engel ortadan kalkınca, sonrasını zaten kimse akamete uğratamayacak.

 

              ***

 

“Eee! Market fiyatları n’olacak?” diyenleri duyar gibiyim…

 

Merak buyurmayın; Türkiye, dünyanın en kanlı, en vahşi, en sinsi terör örgütlerinin üstesinden Erdoğan liderliğinde geldi.

 

Dünyanın en güçlü ordularının savaş tehditlerine pabuç bırakmadı; hiçbir hak ve menfaatinden bir milim geri adım atmadı.

 

En gelişmiş dediğiniz ülkelerin çöktüğü pandemiyi hayal dahi edemeyeceğimiz bir başarıyla atlattı.

 

Diplomaside öyle bir güce ulaştı ki, dünya bugün temel gıda maddesi tahıla ulaşabiliyorsa, bunu Türkiye ve Erdoğan liderliğine borçlu.

 

Bir 3. Dünya Savaşı korkusu vardı; Türkiye öncülük etti, ABD ve Rusya bizim ülkemizde masaya oturdu.

 

Dünyanın yüzyılın en derin ekonomik krizinden geçtiği bu süreçten ve pahalılıktan da eminim ki en hızlı çıkan ülke Türkiye olacak, göreceğiz.

 

Biz Erdoğan’dan ve yapacaklarından eminiz de, rakibini göremedik ki oturup çapını konuşalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.