Siyasi yasak saçmalığına son verilmeli

Sesli Dinle
A -
A +

Ekrem İmamoğlu kararının açıklandığı saatlerde TGRT Haber’deki canlı yayında söylemiştim, sonra yazımda da hususi belirttim.

 

Hakarete dava açmak anlaşılabilir, fakat buradan siyasi yasak çıkarmak, ters algıya kafası çalışan kurnazlara kapı aralayan bir durum.

 

Nitekim hukukçular yayında da anlattılar, bir yılın üzerinde ceza verilince –ki, bu davada kaçınılmaz sonuçmuş- siyasi yasak öngören 53. madde de otomatikman devreye giriyormuş.

 

Merak edip, yayında hukukçularımıza sorduğum şuydu; Meclis’te bir kanuni düzenleme yapılıp, siyasi yasak cezası kaldırılsa, Sayın İmamoğlu da bundan yararlanabilir mi?

 

Karar kesinleşmediği, düzenleme sanığın lehine olduğu için geriye işletilebiliyor, yani yararlanabiliyormuş.

 

Buradan edindiğim bilgiyle şov peşinde koşan partilere dedim ki; Buyurun Meclis’e kanun teklifi sunun. Bunu elbette AK Parti de yapabilir ama, o yapmasa bile siz getirin.

 

Onlardan çıt çıkmadı henüz…

 

Lakin AK Parti’nin bu yönde bir adım atabileceği kulislerde konuşulmaya başladı.

 

***

 

Elbette kimse kimseye hakaret etmesin, eden olursa bir bedel ödesin…

 

Fakat işi siyasi yasağa kadar getirmeye gerek var mı, yok mu, iyice tartışılsın.

 

Nitekim gördük; bu madde “mağdur olmak” isteyenin işini kolaylaştırıyor.

 

Akıllı bir danışmanı olan, kolaylıkla kendisini bu potaya sokabilir ve böyle uğraşırız günlerce.

 

Kim düzeltecekse düzeltsin şunu da, artık bu saçmalıklarla uğraşmayalım.

 

 

 

**********

 

 

 

Hırsızın hiç mi suçu yok birader?

 

 

 

31 Mart 2019 İstanbul seçimlerinde, çoğu ‘satır kaydırma’ yoluyla oy çalındığı tespit edilince CHP’nin bir gece yarısı mahkeme toplatıp yeniden sayımı nasıl iptal ettirdiğini, karardan hemen sonra mahkeme başkanı Müberra Gürdal’ın dilekçesini verip emekliye ayrıldığını önceki yazımda hatırlatmıştım.

 

O gün asıl mağdur olan AK Parti’ydi, nitekim oyların yüzde 10’u sayılınca bile Binali Yıldırım ile aradaki fark 29 binden 13 bine inmişti.

 

Ama yargıda muktedir olamayan iktidar, oyları yeniden saydıramadığı için “hırsızlığı sineye çekmemek adına” mecburen YSK’ya başvurdu, o da failin işine yaradı!

 

Bu önemli detayı atladıkları için şimdi bizim mahalleden birçok arkadaş bile “YSK’ya başvurmak hataydı” diyor.

 

Yani, neticeye göre değerlendirme yaptıkları için “Hırsızlığı sineye çekmeliydi” diyorlar dolaylı olarak.

 

Peki adalet bu muydu?

 

***

 

Varmaya çalıştığım yer şudur;

 

2019’da “oy hırsızlığına” boyun eğmek ile eğmemek arasında bir karar vermek zorunda bırakılan, İl Seçim Kuruluna oyları yeniden saydırtamayıp YSK’ya başvurunca asıl mağdur olan AK Parti’ydi…

 

Şimdi de aynı failin ettiği bir hakarete bu defa 2023 seçimleri öncesi boyun eğmek ile eğmemek arasında bırakılan bir YSK ve yine suçlanan AK Parti var!

 

Anladık, hem mağdur edip, ham mağdur olmayı iyi beceriyorsunuz da, bir kişi de sormaz mı birader; hırsızın hiç mi suçu yok?

 

***

 

Madem konu açıldı, bu aklın kimin ürünü olduğunu da sorgulayalım.

 

Türkiye benzer bir açmazı Suriye meselesinde yaşamıştı…

 

Ya Esad’ın katliamını görmezden gelecekbaşta Türkmenler olmak üzere, kardeş Suriye halkı ile gönül köprülerini atacaktı…

 

Yahut bugün yaptığını yapacak, ağır mülteci faturasını omuzlamayı göze alacak, sınırında kurgulanan oyunları bileğinin gücüyle bozmak zorunda kalacaktı.

 

Yani; iyi seçenek yok, iki kötüden birine mahkûm olmak iktidara düşen.

 

Orada öyle profesyonelce bir kurgu, öyle bir ittifak var ki, Suriye meselesinde bile Esad’a laf etmeyip, faturayı Türk hükûmetine kesmeye kalktılar.

 

Peki bu kurguları yapan akıl, sizce kimin aklıydı?

 

Büyükelçilere sorsak söylerler mi ki!

 

 

 

************

 

 

 

Kılıçdaroğlu bile…

 

 

 

Saraçhane şovunda en çok irite olduğum iki cümle;

 

Biri Meral Akşener’in sıkça tekrarladığı, Sultan Abdülhamid’i devirip Osmanlıyı paramparça eden Jön Türklerin “Yaşasın hürriyet, kahrolsun istibdat” sloganı…

 

Öteki, AK Parti’de bakanlık yaptığı süreçte FETÖ’nün bankasını kurtaramayınca yollarını ayıran Ali Babacan’ın HDP’li Demirtaş’a yaptığı güzelleme ve Kandil’e çalışan HDP’li belediyelere kayyum atanmasına karşı ortaya koyduğu hezeyan…

 

Ahmet Davutoğlu’nun düştüğü acınası hâle diyecek söz bulamıyorum zaten.

 

Bu figüranları dinleyince şu cümleyi kurmaktan kendimi alamıyorum;

 

Kılıçdaroğlu bile bunlardan daha ilkeli be!

 

Adam en azından dün de aynı şeyleri söylüyordu.

 

 

 

************

 

 

 

AK Parti acil önlem almalı

 

 

 

Eski Türkiye dinamiklerinin, özellikle de FETÖ’nün son 10 yıldır hemen her seçim öncesi, kamudaki kriptolarını kullanarak AK Parti’yi zora sokacak, vatandaşı öfkelendirecek bel altı vuruşlar yaptığına şahit olduk.

 

Hatırlarsanız zabıta ve maliyeciler vatandaşı kızdıracak cezalar yağdırırken, toplumun sinir uçlarına dokunacak abuk sabuk yargı kararları da çokça tartışma konusu olmuştu.

 

Benzer ayak oyunlarının, tarihimizin belki de en önemli seçimi öncesi yine sahneye sürüldüğüne yönelik sinyaller gelmeye başladı.

 

Anlatacağım şu; bir belediyeden, vatandaşa icra yazısı gitmiş.

Tahmin edeceğiniz şekilde, belediye AK Parti yönetiminde.

Bugüne kadar hiçbir ihbarname yollamadıkları hâlde, 13 yıl önceden bir alacak çıkarmışlar, faiziyle onu istiyorlarmış!

 

Doğru olsa gam yemem; nitekim yetkili makamlara başvurulunca, verilmeyen bir hizmete yazılan borç çıkmış ve iptal edilmiş.

 

Durup durup tam da seçim öncesi sahte alacak için icra yazıları yollamak normal karşılanabilir mi sizce?

 

Üstelik de bu AK Partili bir belediyeden yapılıyorsa!

 

Hükûmetin ve AK Parti’nin acilen buna önlem alması, özellikle AK Partili başkanların uyanık olmasında yarar var.

 

FETÖ’de amaca giden her yol mubahtır, bunun için yapmayacakları şey yoktur, unutmamak gerekiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.