Tamer Karadağlı terör sevici olsaydı…

Sesli Dinle
A -
A +
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne oyuncu Tamer Karadağlı getirilince karşı mahalle çıldırdı.
 
Günlerdir vasat esprileriyle soytarılığın dibini buldular.
 
Sanırsınız tiyatronun başına Kasaplar Odasından atama yapılmış.
 
Adam yılların oyuncusu…
 
Uzunca bir dönem de Türkiye’nin en çok izlenen dizisi Çocuklar Duymasın’ın başrolündeki isimlerden biriydi.
***
Unutana hatırlatalım, bilmeyen yeni yetmelere öğretelim…
 
İlk sezonu 2002’de TGRT’de yayınlanan Çocuklar Duymasın, Türkiye’de 2000’li yılların başına damgasını vuran efsane dizilerden biriydi.
 
Bir yıl sonra yayına giren Kurtlar Vadisi gibi, milyonları ekrana kilitleyen bir diziydi bu.
 
Röportajında okumuştum; Pınar Altuğ’la tanışmaları, o dönem Pınar Altuğ’un yine TGRT’de yayınlanan yemek programına konuk edilmesiyle olmuş.
 
O yıllarda ben de TGRT Haber Merkezinde çalıştığım için Pınar Altuğ’u uzaktan da olsa tanırdım.
 
Tamer Karadağlı’nın konuk olduğu o programdan bir ay sonra Çocuklar Duymasın’ın proje çalışmalarına başlanmış.
 
Hatırlayın, dizi öyle tuttu ki, 2002’de yapılan genel seçimlerde AK Parti’ye siyasi rakip olan Cem Uzan, kendi kanalında yaptığı seçim propagandasının öncesinde yayınlamak için çok yüklü para ödeyip, dizinin dört bölümünü satın aldı.
 
Eski Türkiye güzeli Pınar Altuğ’un da, eskiden oynadığı Ferhunde Hanımlar dizisinin Selçuk’u Tamer Karadağlı’nın da, yapımcı Birol Güven’in de yıldızı bu diziyle parladı.
 
Hatta, senaryonun ‘Havuç’ lakaplısı ‘Emre’ rolündeki Furkan Kızılay’ın da bu dizinin setinde büyüdüğünü ve çok tuttuğunu hatırlatmak isterim.
 
2019’a kadar birçok kanalda yeni sezon bölümleriyle yer alan, bugün bile ara ara yayına giren tekrarlarıyla keyifle izlenen bu dizinin başarısı, olsa olsa Kurtlar Vadisi ile mukayese edilebilir.
***
Bugün Tamer Karadağlı ve Çocuklar Duymasın dizisini alaya alanlar, o dizinin TGRT’de kırdığı reyting rekorları sebebiyle daha sonra aynı anda üç kanalda birden oynadığını, reklam verenlerin dizi arası kuşaklarda görünebilmek için sıraya girdiklerini bilmiyor ya da unutmuş olabilirler mi?
 
Elbette hayır.
 
Peki bugün kendi çapsızlıklarını görmezden gelip, Tamer Karadağlı’ya saldırmalarının sebebi nedir?
 
Çok açık; millî duruşu.
 
Tamer Karadağlı ‘dindar’ bilinen biri değil, siyasi görüş olarak AK Partili olduğuna dair de bir şey görmedim, duymadım, okumadım şimdiye kadar…
 
Öyle olsa Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Altın Portakal Film Festivali’nde sunuculuk yaptırmazlardı zaten!
 
Ancak iki sene önceki 58. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ödül için sahneye çıkan Nihal Yalçın, HDP’nin cezaevindeki eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ve İstanbul Sözleşmesi güzellemeleri ile dolu konuşmasını bir hayli uzatınca sadece ‘artık bitirmesi’ için müdahalede bulundu, bu güruh o günden itibaren Tamer Karadağlı’yı hedefe koydu.
 
HDP ve CHP Meclis kürsüsünden Karadağlı’ya öfke kustu, ‘kadın hakları’ ayağına terör sevici sanatçılarına sahip çıktı, CHP’liler ve bildik muhalif zihniyet sosyal medyada Tamer Karadağlı’yı linç etmeye kalkıştı.
 
Helal olsun, Tamer Karadağlı da ‘terör’ hassasiyetinde hiç geri adım atmadı, millî duruşunu bozmadı.
 
"Ben PKK'yı terör örgütü olarak kabul ediyorum, Abdullah Öcalan'ı da teröristbaşı olarak görüyorum. Türk askerine ve polisine karşı kurşun sıkanların da karşısındayım. Benim tavrım bu... Ben milliyetçi bir adamım" dedi.
 
Cannes’ta “En iyi kadın oyuncu” ödülü alan Merve Dizdar’ın Türkiye’yi Batı’ya şikâyet eden konuşmasına da tepki gösterip, “En popüler işini devletin kanalında yapıp, milyonların kalbini kazanıp, para kazanıp, sonra yurt dışında böyle önemli bir ödül alıp, devletini, ülkesini ilk fırsatta şikâyet etmesi bana doğru gelmiyor” açıklaması yaptı.
Karadağlı’nın bütün suçu (!) işte bu.
***
Bugün birileri, televizyonları ve gazeteleri dâhil, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne atandığı için Tamer Karadağlı’ya saldırıyorsa işte bu millî duruşundan dolayıdır.
 
Bu ülkede muhalefete ve muhaliflere şirin görünmek, alkışlarını almak için illa terör örgütlerinin savunucusu, LGBT gibi sapkınlıkların destekleyicisi olmak mı gerek?
 
Tamer Karadağlı’ya o makam helal-i hoş…
 
Bu başarılı atamayı yaptığı için de hükûmetimizin kararı hayırlı olsun.
 
****************

Süleyman Özışık’ın ardından…

Türkiye’de, karşı mahallenin yoğun propagandası sebebiyle ‘zannedilenin’ aksine, millî-yerli duruş gösteren siyasileri ve kurumları savunmak daha zor bir iş.
 
Bunu kimi zaman sanatçılar linç edildiğinde görüyoruz, kimi zaman gazeteciler.
 
Gazeteci dostum, eski yazarımız Süleyman Özışık da böyleydi.
 
Kendisiyle samimiyetimiz, yazar kadromuza katıldıktan sonra gelişmişti.
 
Bizden daha çok göz önünde olduğu için elbette daha fazla saldırıya uğruyordu ama, davasından ve fikrinden milim sapmazdı Süleyman.
 
Bir yandan -Tamer Karadağlı örneğinde bahsettiğim- hastalıklı zihniyet, öbür taraftan FETÖ’cüler dört bir koldan saldırdı, hiç umursamadı…
 
Ancak ne zaman ki, hiç suçu günahı olmadığı bir meselede dost ateşine maruz kaldı, âdeta hayata küstü.
***
Küstü ama yine de yoluna, inandığı değerlere en ufak bir zarar vermedi, bunu bekleyenlere de hakkıyla cevap verdi.
 
Ara ara görüştüğümüzde, karşı mahalleden bile bazı isimlerin kendisine verdiği moral desteğinden bahsederken, savunduğu davanın figürleri tarafından yalnız bırakılmasına sitem etti hep.
 
Haklıydı… Hem de sonuna kadar.
 
Durduk yerde kendisine yöneltilen haksız suçlamadan aklanıp döneceği günü bekliyordu ki, bu defa kanser belasına yakalandı.
 
“Bu kardeşin sapasağlam dönecek Abi inşallah” diyordu, o da olmadı.
 
Geçen hafta son yolculuğuna uğurladık Süleyman Özışık’ı…
 
Gözyaşı ve dualarla.
 
Bir Süleyman geçti bu dünyadan…
 
Şahitlik ederiz ki, dava adamıydı.
 
O’nu son yolculuğunda bile yalnız bırakanlar ise…
 
Artık kendileri versinler vicdan hesabını.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.