Affet ki affa kavuş | Müslümanın hatalarını görmemek, ona kin tutmamak lazımdır

- Güncelleme:
Affet ki affa kavuş | Müslümanın hatalarını görmemek, ona kin tutmamak lazımdır

Ramazan Haberleri

Din kardeşinin kusurunu affedeni, Allahü teâlâ affeder. Bir fâsık Müslümanın imanının nuru dünyada gözükseydi, güneş sönük kalırdı.

HAZIRLAYAN: ÖMER ÇETİN ENGİN

> Eğer bir kişinin kalbinde ahiret derdi varsa, hiçbir dert onun için dert olmaz. Ama kalbinde dünya derdi varsa her türlü sıkıntı onun için derttir.

> Güçlü insan mütevazı, aciz insan kibirli olur.

> Maiyetiniz sizi sevmiyorsa noksanlık sizdedir. Maiyete hizmet edin. Emir vermeyin.

MÜNAKAŞA ETMEYİNİZ

> Rahat etmek istiyorsanız iki şeye riayet edin:

> Günah işlemeyin. Bütün sıkıntıların başı günah işlemektir.

> Kalb kırmayın. Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır.

> Bu bana lazım, bu bana lazım diyen huzur bulamaz. Bu bana lazım değildir diyen huzur bulur.

> Bir kişi var veriyor, bir kişi var vermiyor. Bunlardan hangisini insanlar sever. Elbette vereni severler. Bu kişiyi insanlar sever de Allahü teâlâ sevmez mi? Elbette sever. O hâlde vermek lazım.

> Kötülerle münakaşa etme üzerler, iyilerle münakaşa etme küserler.

TEVAZU NE DEMEK?

> Tevazu kendini başkaları ile bir görmektir. Başkalarından daha üstün ve daha aşağı görmemektir.

> Müslümanlara yardım etmeyen, onların iyilikleri ve rahatları için çalışmayan onlardan değildir.

BENİMKİ SENİN, SENİNKİ DE SENİN

> (Benimki benim seninki de benim) diyen, hayvan sıfatlı kimsedir. (Seninki senin benimki benim) diyen zararsızdır. Makbul olan, (benimki senin seninki de senin) demektir. Bunu salih Müslüman söyler.

> Hedefi olmayan gemiye rüzgâr fayda etmez.

> Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun, üstünden yol geçer.

> Bid’at itikadı sahiplerine ve suizan sahiplerine tevbe nasip olmaz. Bunlar yaptıklarını doğru zannettikleri için tevbe etmezler.

> Allahü teâlâ iki amelin karşılığını bildirmemiştir. Bunlardan biri oruç, diğeri iftiraya uğradığı hâlde sabretmektir. Bu ikisine kat kat sevap verilecek.

> Vaktin kıymetini bilin. Gözyaşı yerine kan akıtsanız geri gelmez. Ahirette her nefesten hesaba çekileceksiniz.

> Müslüman, Allah katında kıymeti olan insan demektir. Allah’ın sevdiği insan demektir. Bir Müslümanın hatalarını görmemek, ona kin tutmamak lazımdır, kusurlarını affetmek lazımdır. Hatta affetmek mecburiyetindesin. Niye? Allah’ın seni affetmesini istiyorsan, sen de Onun Müslüman kulunu affetmen lazım. Yani, affedilmek için affetmek lazım. Din kardeşinin kusurunu affedeni, Allahü teâlâ affeder.

DOĞRU İMAN NİMETLERDE ZİRVEDİR

> Bütün mevcudat, fen ilimleri, fizik kimya biyoloji vs. hepsi Allahü teâlânın varlığını ve birliğini göstermektedir. İslâmiyet ise bu yüce Rabb’imize nasıl inanılacağını, nasıl ibadet edileceğini bildirmektedir.

> Doğru iman nimeti en büyük nimettir. Nimetlerde zirvedir. Bunun dışında başka şeylere bakmak, aşağıya bakmak demektir. Aşağı, adi olanı istemek demektir. Kendini zelil etmektir. Allahü teâlâ (Nimetlerimin kıymetini bilirseniz arttırırım, bilmezseniz elinizden alır, şiddetli azap ederim) buyuruyor. Bunun için şükretmek lazım, elimizden gitmemesi için korkmak lazım. Bu vaad-i ilahidir. Allahü teâlâ vaadinden dönmez, onu yapar.

> Korkmak lazım, imanı muhafaza etmeye çalışmak lazım. İman çok kıymetlidir, Müslüman çok kıymetlidir. Kıymetini bilmek lazım. Bir fâsık Müslümanın imanının nuru dünyada gözükseydi, güneş sönük kalırdı.

> İslâmiyet, Allah’ın dinidir. Hiç Allah’ın dinine zarar verilir mi? Hiç Allah’a harp açılır mı? Firavun gibi, Ebû Cehil gibi ahmaklar açtı. N’oldu peki? Şimdi hep acı azap içindeler. Hâlbuki Allah’ın dini devam ediyor, kıyamete kadar da devam edecek. Çünkü İslâmiyet olmazsa, insanların mükellefliği olmaz.

ŞAHİD OLUNUZ

Resûlullah, Eshâbına; “Ey Ebû Seleme bin Abdülesed, Erkam bin Ebi’l Erkam! Şahid olunuz!” buyurdu. Yanında bulunan diğer Eshâbına da; “Şahid olunuz!” buyurdu. Müşrikler ise gözleriyle apaçık bir mucize daha gördüler. Fakat sözlerinde durmayıp iman etmedikleri gibi, başkalarının da iman etmesine engel olmak için; “Bu ancak Muhammed’in bize bir sihridir! Fakat bütün insanları da sihirleyemez ya!.. Bir de başka beldelerden gelen insanlara soralım. Bakalım onlar da aynı hadiseye şahid olmuşlar mıdır? Eğer gördülerse Muhammed’in nübüvvet iddiası doğrudur. Aksi takdirde bu bir sihirdir” dediler. Gelenlerden sordular, hatta başka yerlere adam göndererek sordurdular. “Evet o gece Ay’ın ikiye ayrıldığını gördük!” diye herkesten aynı şeyi işittiler. Yine inkâr ettiler. İnkârcıların başında Ebû Cehil vardı. İnsanların iman nimetine kavuşmaması için; “Ebû Tâlib’in yetiminin sihri, semaya da tesir etti!..” diyerek, kalbleri ifsad etti.

İNSANLAR YÜZLERİ ÜZERİNE KAPANIR

Her biri (Ya Rabbi! Bugün nefsimden başka birşey istemem) der. O zaman Muhammed “aleyhisselâm” ise (Ümmetime selâmet ve necat ver ya Rabbi) der. Orada buna tahammül edebilecek kimse bulunmaz. Zira Allahü teâlâ, bunu haber verip; Câsiye suresinin yirmisekizinci âyetinde meâlen, (Her ümmeti, dizleri üzre cenab-ı Hakkın korkusundan çökmüş olarak görürsün. Her biri, dünyada işledikleri amellerin kitabına davet olunurlar) buyurmuştur. Cehennemin böyle kurtulup kükremesi üzerine, herkes boğulma derecesinde ve kederlerinden yüzleri üzerine kapanırlar. Bu da, Allahü teâlânın Furkân suresinin onikinci âyetinde meâlen (Nâr, ehl-i mahşeri uzak mahalden gördüğü vakit, nâs ondan boğuk ve çirkin ve gayet büyük ses işitirler) buyurmasıyla sabittir.
                    (Devam edecek)

EFENDİMİZİN DUALARI

(Allah’ım, Cenneti elde edip Cehennemden kurtulmayı senden istiyoruz.) 
 [Hâkim]

ESHAB-I KİRAMIN HİKMETLİ SÖZLERİ

“İnsanların en iyisi, dünyâ onu terk etmeden, dünyâyı terk edendir. Rabb’ine kavuşmadan önce, Rabb’ini kendinden râzı edendir.”
HAZRETİ OSMAN-I ZİNNÛREYN (radıyallahü anh)

KARINCANIN FAYDASI

Bazı bitkilerin üremeleri hayvanlara bağlıdır. Karıncalar tohumu yuvalarına (toprak altına) taşırlar. Sadece üzerindeki kabuğu yerler, tohumun iç kısmındaki  filizlenmeyi gerçekleştirecek kısım açığa çıkar.

HARAM ATEŞTİR

Muhammed bin Münkedir hazretleri “rahmetullahi aleyh”, kumaş ticareti yapıyordu. Bir gün, dükkânı çırağına bırakıp, kendisi bir işe gitmişti. Döndüğünde, çırağın, ucuz bir kumaşı pahalıya sattığını öğrenip çok üzüldü. Derhâl o kimseyi bulup rica etti: 
- Ya bu satıştan vazgeç, ya paranın üstünü al, ya da gel, pahalı kumaştan vereyim.
Adam şaşırmıştı:
- Mühim değil arkadaş.
- Hayır çok mühim.
- Niçin?
- Haram, ateştir. Boğazımızdan haram girmesin içeri.
Adam merakla sordu:
- Az bir fiyat farkı için bu hassasiyet niye?
- Kardeşim, hesap var ahirette. Bu dünyada “kul hakkı”ndan kurtulmak kolaydır. Ama ahirette çaresi bulunmaz.
Ve ilave etti:
- Orada altın gümüş geçmiyor ki. Az bir kul hakkı için nice sevaplar verilip, günahlar yükleniliyor. Değer mi?

SU İÇERKEN OKUNACAK DUA

Suyu Besmele ile üç nefeste içmeli, her nefeste ağzını bardaktan çekmelidir. Peygamber Efendimiz de böyle yaparlardı. Birinci nefeste Rabb’ine, verdiği nimet sebebiyle şükretmeli, ikinci nefeste, kendisine ortak olmaması için Allahü teâlâya şeytandan sığınmalı, üçüncü nefeste içtiği suyun şifâ olması için Allahü teâlâya niyazda bulunmalıdır. 
Her nefesin sonunda da Allahü teâlâya hamd ederse, “Elhamdülillah” derse içtiği su, diğer su içmesine kadar karnında tesbîh eder. Hadîs-i şerîfte “Günahı çok olan, çok su dağıtsın” buyurulmuştur. Peygamberimiz buyurdu ki: “Su içeceğiniz vakit, ayakta içmeyiniz! Vücudunuza zararlıdır. Yalnız abdestten artan su ve zemzem-i şerif ayakta içilir.”

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...