Kod yazamayan ülkeler batacak mı?

A -
A +
“Yazılım öğrenmek, yazılım üretmek zorunluluk hâline geldi. Kendi uçağının, gemisinin, uydusunun, tankının, denizaltısının, radarının, arabasının, televizyonunun, bilgisayarının yazılımını yabancılardan alan toplumlar esir olur. Bağımsız olamaz. Kullandığımız yazılımların yüzde 99,9'u hâlen yabancıdır. Yabancı yazılımlar ile süper devlet olunamaz. Bu konu ile dalga geçenler yanlış yoldadır. Endüstri 4.0 hakkında bilgisi olmayanlar 10 yıl sonra esir olacaklar. 20 milyon çocuğumuza mutlaka yazılım bilgisi vermeliyiz. 6.5 milyonluk İsrail 165 milyar dolarlık ihracat yapıyor. Bunun çoğu bilgi teknolojileri... Yazılım ile uğraşanları destekleyelim. Engel olmayalım” diyen Zonguldak’tan değerli okuyucumuz Ali Özdemir’in bu dediklerine aynen katılıyorum. Bununla birlikte bizim ülke olarak bölge olarak kendimize özgün kendimize has zenginliğimiz olan sebzemizi meyvemizi, yemek kültürümüzü çorbalarımızı, sıcak yemeklerimizi; tatlılarımızı, reçellerimizi, marmelatlarımızı; salçamızı, turşularımızı, konservelerimizi, kuruttuklarımızı, peynirimizi yoğurdumuzu, yağımızı vb. aynı oranda hatta daha hassasiyetle sürdürmemiz de bir o kadar önemlidir. Devletin Kültür Bakanlığının, Tarım ve Orman Bakanlığımızın bu konularda da ileriye dönük politikalarının olması gerektiğine inanıyorum. Teknolojide, yazılımda sanayide hepsinde ilerleyelim ama özümüzden kopmadan…     Bitkilerimizi bu kadar karalamak neden?   İnsanları sağlık adına bilgilendirme amaçlı mailler gönderiliyor... Bunlardan bir tanesini okurken gülümsedim… Diyordu ki: “Şifalı olarak bilinen bitkiler üzerinde hâlâ çok detaylı araştırmalar yapılmış değil...” Öte yandan diyor ki: “Bitkilerin şifalı etkileri, muhtemelen insanlık tarihi kadar eski bir bilgidir...” Kendi kendini çelişkiye düşüren bu zoraki açıklamadan sonra bir de çaktırmadan yüreklere korku salıyor. Neymiş; "Değişik bitki türlerinin, alınması gereken doz bilinmeden veya o bitki üzerinde herhangi bir çalışma ya da kullanım tecrübesi olmadan tüketilmesi durumunda karaciğerin çökmesi, böbrek yetersizlikleri, kalpte aritmi gibi önemli sorunlara yol açabilir!..” Sonuç olarak da “Doğal denilenler de her zaman güvenli değil” demeye getiriyor.  Sonra uzman kimliğiyle bitkileri ötelemeye dönük yorumunu biraz daha ileri götürüyor ve “Bitkiler gerçekten övdükleri derecede faydalı mı?” diye sorduktan sonra bu konuda yeterli çalışmanın yapılmamış ve doz aralıklarının tespit edilmemiş olmasına dikkat çekiyor. Sonra da baklayı ağzından çıkarıyor. "Söz konusu bitkilerin, ilaç kullanan kişilerin ilaçlarıyla nasıl bir etkileşime girdiği konusu da göz ardı edilmemeli" diyor. Bir adım sonrası da doktora danışılmasını öneriyor. "Kullanılan bitkiler hakkında doktora bilgi verilmesi gerekiyor" diyor. Üzücü olan hem bir araştırma yapılmadığından söz ediliyor olması hem de insanları kendilerinin bile bilmediği bitki üzerinde kendilerine danışılmasını istemiş olmaları. Acı olan nedir biliyor musunuz? Ülkemizdeki bilim insanları olarak kendimizi, sentetik ilaçların tüketimini %5 bile etkilemesine tahammül edemeyip bitkisel ürünlerle mücadeleye odaklarken ülkemizdeki on beş bine yakın endemik bitkiyi Avrupalı Amerikalı bilim adamlarının inceliyor olmasıdır. Türkiye ki üstelik dünyada sadece bizde yetişen 16 endemik bitkiye ev sahipliği yapmaktadır. Pasinler'de Palandöken'de bitkiler üzerine yabancı profesörler gelip çalışma yapmaktadır. Ne diyelim bilmem ki?     İslam dünyasının tek derdi var; cehalet   Dünya gündeminde en çok konuşulan konu İslam dünyasıdır. İslam coğrafyası 100 yıldır emperyalistlerin pençesinde, kıvranıyor, sömürülüyor. Neden, niçin, nasıl, bilir misiniz? Cevabı yine onların ifadesi olan “Kültürünü dayat, böl, parçala, idare et, sömür” ifadesinde arayalım. Kültür, Kültür, Kültür! Bütün kültürlerin güç kaynağı inançlardır. İnançlarını (kültürlerini) bilmeyen toplumlar, emperyalistler tarafından çok iyi şekillendirilip sömürülüyorlar. Bugünkü emperyalistler gücü (okumak ve türevleri olan eğitim ve bilimden) sağlamaktalar. İnancımızda müminlere ilk emir cehaletin yok edilmesine yönelik olup “oku” emri değil midir? Alak suresinin ilk 5 âyet-i kerimesi bunun üzerinedir. Bugün İslam dünyası; bütün olumsuzluklarında işte bu güç kaynağı olan cahillikle boğuşmaktadır. Müslümanlar Kadir Gecesinin varlığından, dinamiklerinden bihaber (habersiz) olduklarından nimetlerini de yaşayamamakta ve emperyalistlere sömürge olmaktadır. Lütfen; inancımızda ilk haram olan cehaleti ilk farz, ilk emir, ilk ibadet olan 'oku' emrinin değerlerinin anlaşılıp yaşanmasını makalelerinizde toplumla paylaşabilir misiniz? Müslüman dünyasının kurtuluşu buradadır. Selam, sevgi, saygıyla...             Osman Şerif Demirkır-Ortahisar/Trabzon
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.