Eşek arıları kovalasın sizi!

A -
A +
Türk medyası acayip din cahilidir. Gazetecilerin çoğu dine bu yüzden mesafelidir.
Yazarlar arasında dini biliyormuş gibi görünenler vardır, bir de hiç bilmeyenler.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan birinci türden... O bir müftü çocuğu. Kendisi imam hatipli. İmam hatipli ama minber ile mihrabı karıştıracak kadar meseleden kopmuş, uzaklaşmış biri.
Köşesinde ha bire ahkâm kesiyor. Neredeyse iki yazısından birinde mutlaka ya din adamlarına ya da Diyanet'e verip veriştiriyor. Ayarı bozuk tipler üzerinden dinî değerleri hafife almaya ve tartışmaya çalışıyor.
Bir de dine baştan uzak tipler var. Ertuğrul Özkök gibi. Hürriyet yazarı Özkök cumartesi günü "Kaçınn! Mahremsiz kadınlar saldırıyor" başlıklı zerre bilgi ve zekâ pırıltısı olmayan, çok zorlama ve çocuksu bir yazı kaleme aldı.
Hadise şu; Van'ın Bahçesaray ilçesinde geçen sene pek bal olmamış. Bu sene hasılat iyiymiş. Halk toplanıp şükür ve bereket duası yapalım demiş.
İlçe Müftüsü, Kaymakam ve Emniyet Müdürü de onlara katılmış.
Ancak kovanlara biraz fazla yaklaşınca arılar tedirgin olmuş, gelenlerden bir ikisini sokmuş.
Ertuğrul Özkök de mal bulmuş, kine kinayeye başlıyor:
"Görüntüleri seyrederken yerlere yattım...
Hoca elleri kulaklarında dua okurken birden arılar hücuma geçiyor...
Hocanın, kaymakamın ve öteki şükür duacıların kaçışları var ki, mutlaka seyretmelisiniz...
Peki kim bu bal duasına çıkan hoca, kaymakam, ahali üçlüsüne saldıran arılar...
Cevabını biliyorsunuz...
Önceki hafta pazar günü yazdım.
Onların hepsi dişi arılar...
Yani yanlarında 'mahremleri' yok...
Mahremleri, yani erkek arıları hiç görmüyoruz...
'Mahremleri' kovanlarda çiftleşmeyi bekliyor.
Anlayacağınız o dişi arılar, her gün kilometrelerce uzağa mahremsiz gidip çiçeklerden bal topluyorlar...
Haa tabii hepsi ateist... İnsan cinsinin kadınlarını komik ve cahil cühela hocalara karşı hiç olmazsa onlar koruyor ya...
Helal olsun diyorum dişi arılara..."
Yazıya bak hizaya gel!
Neresini düzelteceksin birader.
Yahu arıların dini var mı ki ateist olsun?
Aklı var mı ki kadınlar için eyleme dursun.
Ve şükür için dua eden insanlara hangi hakla, sıfatla ve dinî bilgi ile cahil diyorsun?
Hadi fıkhi meseleyi bırakalım.
Böcekler konusunda bir kitap okumuşsun ama eksik okumuşsun.
Bir kere kovanda tek dişi arı vardır: Kraliçe arı!
Diğerleri beden olarak da ruhen de dişi değildir, kısırdır. Zaten işçi arı denir onlara. Bal dışında hiçbir şey üretemezler.
Kovanın ana arısı hepsinin annesidir, erkek arılar asla anaları ile ilişkiye girmez, bir başka kovanın kraliçe arısına kur yaparlar. Çiftleşen erkek ölür, çiftleşemeyen de kovulur ve araya alınmaz. Her hâlükârda bir başına kalırlar. Sayıları az olduğu için kovanı ele geçiremezler. İşçi arılar mecbur kalmadıkça kimseyi sokmaz, çünkü tek şansları vardır, iğnesini kullanan yaşayamaz. Ama kraliçe arı iğnesini defalarca kullanabilir. Erkek arıların ise hiç iğnesi yoktur, hemcinslerini incitmeleri mümkün değildir!
Dindarlara vuracağım derken çok komik duruma düşüyorsunuz çok.
 
 
Bu aşk bize ekstra large
 
Cumartesi günü Teknofest için çoluk çocuk yola düştük. Baktık ki trafik fecaat, yollar kilitli. Madem öyle biz de metroyla gidelim dedik. Otogara kadar her şey normaldi. Aktarma duraklarından olan otogar, miting alanı gibiydi. Trenler dolu geliyor, yolcu alamadan gidiyordu. Neyse ki ek sefer kondu da kendimize bir yer bulabildik. Fakat metronun içi, dışından kalabalıktı. Sıkışan, tepişen, bağıran, çağıran, tartışan, kavga eden, telefonu çalındığı için ağlayan, binemeyen, binip de inemeyen. Tam curcuna. Zaten sonraki duraklar da insan seliydi.
Neyse bir şekilde Havalimanı durağına ulaştık. Tam menzile vardık derken hayal kırıklığımız katlandı. Metro çıkışı hınca hınç doluydu. Adım atmanın imkânı yok! Üstelik alan kapalı ve havasızdı. Nefes almak mümkün değildi.
Bir ara kan ter içinde kalan çocukların üstünü çıkardık, atletle kaldılar.
Allah korusun, küçücük bir kargaşa sonucu festivale gelen çolukların ezilmesi işten bile değil.
Bekle bekle bekle... İlerlemiyor. Gözlerim kararmaya başladı.
Dönmeye karar verdik. Ancak o hiç kolay değildi. Omuz ata ata, kalabalığı yara yara güç bela çıkabildik.
İki saatlik eziyetli yolculuğun karşılığı ne oldu biliyor musunuz?
Amacımıza ulaşamadan geri döndük!
Nitekim dün de izdiham oluşmaması için metro seferleri iptal oldu.
Girişimcileri, gençleri, çocukları teknoloji ile buluşturmak önemli ama böyle değil!
Ülke olarak teknolojide insanlığın geldiği son noktayı yakalıyorsun, harika aletler yapıyorsun ve bunları millî bir şölende sergiliyorsun ama yollarda son derece ilkel görüntüler veriyorsun.
Ne diyor Nil Karaibrahimgil şarkısında:
Onun aşkı bana ekstra large
Giydim ama benim boyum kaç
Benim kilom kaç daha benim yaşım kaç?
Kusura bakmayın bu teknoloji aşkı, bu fiziki şartlar altında bize ekstra large.
 
 
Üç oyun
 
İstanbul Şehir Tiyatroları; bu sezon Necip Fazıl, Mustafa Kutlu ve İskender Pala'nın imzasını taşıyan üç oyunu 'israfı önleme' bahanesiyle repertuvarından çıkardı. Sonra öğrendik ki Necip Fazıl'ın eseri iki yıldır sahnelenmiyormuş.
Şehir Tiyatrolarını 25 yıldır yönetenler kendi fikrinde tek bir genel sanat yönetmeni yetiştirebilmiş midir? Hayır! Bilmem kaç yılda, bir elin parmağı kadar oyun yazdırabilmiş midir? Hayır! E daha ne konuşuyorsunuz o zaman?
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.