Ortaya karışık...
Öyle bir hava ki bir güneş bir bulut, bir yağmur bir nem. Kedi olsam, dokuz canım da sıkılırdı… Neyse takılmıyoruz ve ortaya karışık devam ediyoruz…
-Doğruyu yaparak kaybettiğimiz ne varsa canımız sağ olsun…
-‘Güvendiğim dağlara olabilecek tüm doğa olayları oldu!’ diyenler el kaldırsın…
-Neden bazıları iyi davrandıkça arsızlaşıyor ki?
-‘Sen bilirsin’ dediğime bakma yine ben bilirim, nokta.
-Gereksiz kilolar aldık…
-“Beni bir salın yaa!” diye haykırmak isteyenler burada mı?
-Bardak zaten dolu, damlayana yazık olacak…
-Hadi gücümüzle hep birlikte bağırıyoruz “çünkü canım öyle istediiii!”
-Çinliler fotoğraf çekildikten sonra; “hangisi benim?”
-Canım ben tokum, kafayı yedim de geldim…
-Neler, neler kaybettik, inan senin lafın bile olmaz.
-Telefonda gösterdiğin bir şeyi illa eline alıp bakmak isteyen bir örgüt var.
-Gitmek isteyeni ittik diye mi bu kadar tantana?
-Sofrada annem "neyin var, yemeğine hiç dokunmadın" dedi, "hiç" dedim, “iyi o zaman deyip” benim tabağı da yedi… Filmlerde böyle değil ama…
-Başka vuran yoksa kalkıyorum yerden…
-Bazıları tükürdüğünü yalaya yalaya pırıl pırıl yaptılar her tarafı…
-Vay efendim çiçeğin yerini değiştirince küsüyormuş, bizim hayatımızı kaydırdılar da gıkımızı çıkarmadık!..
-Hastanedeyim, iğneyi görünce “Ben psikiyatri servisinin hastasıyım, ayrıca ben bir portakal suyuyum dökülmemek için hiç yatmıyorum” dedim, doktor “bu dünyanın en sevimli delirmesi olabilir ama ben iğneyi ayakta da vururum” dedi. Fıkra bu kadar…
-Gençler birbirini görüp beğendi diye ben niye ha bire altın alıyorum yahu?
-Başını yastığa koyduğun zaman değil de, pudingin dibini sıyırırken insan çok fazla şey düşünüyor…
-Akıllı telefon kullanıp, geri zekâlı birinden mesaj beklemek nasıl bir ironidir?..
-Ağlamamı beklediğiniz mendille halay çekiyorum, saygılar…
Ninem diyor ki; Kahırsız kaya dibi olmaz.