Hasankeyf’in iki farklı yüzü

A -
A +

Tarihî belde yeniden kuruldu. Vatandaş 200 bin liraya ev sahibi oldu, şimdi 1,5 milyon lira!

Hasankeyf’e ilk gittiğimde dia çekmiştim, demek 25 yıl geçmiş aradan. Mardin ve Midyat’tan gelip Batman’a uzanan asfalt kasabanın içinden geçiyordu. Yol boyunda kırık dökük kahveler, lokantalar...  Üzerlik, kilim, heybe, tiftik seccade, keyfiye asılmıştı eğreti barakalara. Okulu varmıştır mutlaka ama ne ofis, banka görmüştüm ne de mağaza…

Nüfus çok azalmıştı inkıtaları oynuyordu âdeta. Tarihî mezarlıklar yarı gömüktü, kubbeleri ot bürümüştü sanırsın mezra. Ulucami çatlaktı, yıkıldı yıkılacak.
Er Rızk Camii’nin minaresi için belki iki makara film yakmıştım ama içeri girdim dört köşe beton oda. Bir kere bile dokunmadım butona.
Ana kaya üzerinde binlerle metruk mağara vardı, insanlar bir zamanlar mesken edinmiş, sığınmışlar. Takdir edersiniz ki karanlık izbeler, şebeke, tesisat, su gideri arama, kanalizasyonu nereye bağlayacaksın sonra.

Hasankeyf’in iki farklı yüzü

Artuklu devrinde bunlar nispeten çözülmüş, künkler döşenmiş, dehlizler kazılmış, mecburmuşlar zira. İyi de bugün kapısı, bacası, helası, banyosu, mutfağı olan havadar evlerde yaşamak varken kim girer mağaraya?
Zaten ahır ambar kümes olarak kullanılıyordu. Tek meskûn mağara görmedim, ya da ben rastlamadım varsa da...
Afet evleri küçük ve bakımsızdı, 45 metrekare kime yetsin Allah aşkına. Aileler kalabalık, gelen giden fazla, hem misafir nasıl ağırlanır tek göz odada.
Vatandaş sağına soluna briketten ilaveler eklemiş, ucubeye çevirmişti sonunda.

MAZİSİ DERİN

Şirin kentin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu meçhul. Biz Hasankeyf diyoruz ama Hasan diye biri yok aslında. Dicle binlerce yıldır “o kayayı” tıraşlıyor, tabii bir kale çıkıyor ortaya. Zaten Hısn-ı keyfâ “kaya hisarı” demek, adına da yakışıyor, doğudaki merdivenleri kapat tamam, düşman yaklaşamaz asla. Nitekim Moğollar her tarafı kasıp kavuruyor, aciz kalıyorlar burada.
Zemin işlenmeye müsait, Aksaray, Kayseri, Nevşehir’deki gibi oyabiliyorsunuz oda oda. Hatta keskiyle terekler dolaplar çıkarabiliyorsunuz kolayca. Havayla temas ettikçe sertleşiyor. Mermer gibi oluyor zamanla.
Hasankeyf tam Sasani Bizans hududunda, iki tarafa da hitap ediyor, alıp satıp para kazanıyor.
Hazret-i  Ömer devrinde İyâz bin Ganm (radıyallahu anh) tarafından fethediliyor ki Hicri 19’dur daha.  Alındığında da mamur, Coğrafyacı Makdisî, Ahsenü’t-tekâsîm’de anlata anlata bitiremiyor.

KS KÖPRÜDEN SONRA

Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler ve Eyyubiler...
Artukoğullarından Fahreddin Karaarslan muhteşem bir köprü yaptırıyor (Hicri 543 / 1148), ticaret de ziyaret de artıyor. Dicle kolay geçilen bir nehir değil, artık kervanlar burada buluşuyor. Köprünün genişliği 30 adım, altındaki odacıklar han gibi kullanılıyor. Ayakları arası kırkar metre ki ne Anadolu’da, ne Ön Asya’da ve Balkanlarda eşi menendi bulunmuyor.  
Malum Artuklulular bu hususta çok mahir, Malabadi Köprüsü de onlardan kalma.

KİMLER GEÇTİ KİMLER…

Hasankeyf birçok medeniyete ev sahipliği yapıyor, Batman yok henüz, Siirt, Mardin buradan yönetiliyor. Camiler, medreseler, rasathaneler, hanlar, hamamlar yükseliyor.
Er Rızk, Rızâ, Eyyûbiye, Melikülümerâ ve Has Mescidleri müminleri ağırlıyor, Mesûdiye, Ziyâiye, Şücâiye, Âdiliye medreselerinde ulema ders veriyor ki Selahaddin Eyyubi de var tüllab (talebeler) arasında.  
Baba Selim, Şeyh Hasan, Şeyh Çoban, Köşk ve Zühriye zaviyelerinde hak âşıkları zikre oturuyor.
“Vakf-ı Ekfân-ı Fukarâ” muhtaçlara, “Nafaka-yı Mahbûsân-ı Zindân-ı Kal’a” ise mahkûmlara sahip çıkıyor.
Henüz Raman sırtlarında atbaşlı pompalar petrol çekmiyor ama zift, neft biliniyor mıntıkada.

Güle güle oturun

Derken efendim bir Ilısu Barajı macerası başlıyor. Birileri sazı eline alıyor, tablolar çiziyor kara kara. Bittik, yandık, çok fena.
Hâlbuki 1 km öteye mahallî mimari ile yapılan müstakil meskenler, geniş, aydınlık, ferah.
Peki tarih? Elle tutulan gözle görülen eserler ekseri taşınıyor, mağaralar dalgıçlara kalıyor, köprü çoktan yıkılmış, ayakları kaya gibi duruyor nehir yatağında.
İki göç bir yangın derler aşınmadan taşınma olmaz. Evet, kayıp var ama katliam demek de sığmıyor insafa.
Bahane ile eserler elden geçiyor, güçlendiriliyor. İtina ile yerleştiriliyor, Dicle’ye bakan şirin yamaca.
Bittiği günü merak ediyorum, tekrar ziyaret edecek, tekne turu yapacağım ömrüm olursa.  
Geniş ve müstakil ev sahibi olan Hasankeyf sakinleri memnun görünüyor,  daha da şenlenecek dükkânlar dolunca, dallar meyveye durunca.
Şikâyetçi de çıkacaktır mutlaka. Abla oturmuş yazmış: Yok, kedim kaldı orada!
Alıp geleydin bacım, kim mani oldu sana?

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.