Kendi işini kendin halledeceksin!..

A -
A +
Azerbaycan’ın işgal altındaki Karabağ topraklarını kurtarmak için verdiği haklı ve şanlı mücadeleye niçin dünyanın büyük bir kısmı şaşı bakıyor? Kıbrıs Türklerinin egemenlik haklarını neden Batı dünyası tanımıyor?    
Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, Türkiye’ye küstahça tehditlerde bulunmuş… Ateş olsan cirmin kadar yer yakarsın! Neymiş, Oruç Reis gemisinin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini ve Kuzey Kıbrıs’taki kapalı Maraş bölgesinin açılmasını kınıyormuş. Çünkü bu faaliyetler uluslararası hukuku ihlal etmekmiş. Ve Türkiye bu durumda devam ederse, Avrupa Birliği’nin yaptırımlarıyla yüzleşirmiş. Hatta Türkiye’nin üyelik müzakereleri askıya alınmalıymış, vs. vs... Avrupa siyasetindeki bu figüranlar, daha ziyade asıl aktörlerin sesi olmak gibi bir misyon ifa eder. Kurz da işte bunu yapıyor. Yoksa kendi başına, AB içindeki ağırlığı ve siyasi etkisi belli. Kurz gibi küçük figürler bir tarafa, Macron misali asıl aktörler de, Oruç Reis’in sismik araştırmalarına karşı epeyce gürültü çıkardı. Ama netice değişmedi. Yani Oruç Reis ve Türkiye’ye ait diğer gemiler, uluslararası hukuk ve egemenlik hakları çerçevesinde yapması gereken çalışmayı aynen sürdürüyor. Sürdürecek… Dolayısıyla Kurz ve benzerlerinin karın ağrısı da sürecek demektir. Ne gayrimeşru şekilde AB’ye tam üye yapılan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ne de öteden beri hep şımartılan Yunanistan’ın çığırtkanlıklarına ve her ikisinin sırtını sıvazlayan odaklara asla kulak asmayacaktır. Ta ki, uluslararası hukuk gerçekten uygulanıp ve her ülkenin hakları adil ve hakkaniyetli biçimde tespit edilip, herkes de hakkına razı oluncaya kadar…
Maalesef, dünyanın bugünkü siyasi ve askerî dengeleri karşısında, gerçek bir adil düzen beklemek hayal. 28 yıldan beri toprakları Ermenistan tarafından işgal altında tutulan Azerbaycan’ın son haftalardaki haklı ve şanlı mücadelesine, dünyanın güç merkezleri şaşı bakıyor. Hiçbiri Ermenistan’a demiyor ki, işgal ettiğin Azerbaycan topraklarından çekil… Asla böyle demiyorlar. Yuvarlak, ikircikli, hileli açıklamalarla vaziyeti idare ediyorlar. Yani bunlardan medet ummak, adalet beklemek beyhude. Onun için kendi işini kendin halledeceksin. İşte Azerbaycan da bunu yapıyor. Tıpkı 46 yıl önce Türkiye’nin Kıbrıs’ta yaptığı gibi… Türklere hayat hakkı dahi tanımayan Kıbrıs Rumları 1974 Barış Harekâtıyla hak ettikleri dersi aldı. Gerisi teferruat!.. Şayet Türkiye’nin himayesi olmasaydı, bugün Kıbrıs Türklerinin durumu nice olurdu? Laf kalabalığına lüzum yok, mesele hayat memat meselesi. Karabağ’da katledilen, sürgün edilen Azerbaycan Türklerinin durumu, hangi Batılı mahfilde dürüst ve adil biçimde tartışılıyor? Eğer kendiniz güçlü değilseniz, dünyanın zalim güçlerinin acımasız tasallutundan kurtulamıyorsunuz. Filistin’de olan budur. Kırım’da olan budur. Karabağ’da olan budur. Tek çıkar yol, yeterince güçlü olmak ve kendi haklarını bizzat korumak…
Üç gün önce, İsveç Dışişleri Bakanı Bayan Ann Linde’ye tek kelimeyle diplomasi ve hukuk dersi veren Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun sözleri, bazılarınca sert bulunabilir. Ev sahibi ülke olarak, yabancı bir bakanın yüzüne bu kadar açık, net ve ders verici bir üslup, diplomatik nezaket sınırlarını zorluyormuş gibi görünebilir. Ama karşı tarafın kullandığı üstenci dil, buyurgan ve tepeden bakan yaklaşımına da, hak ettiği cevabın verilmesi gerekmiyor mu? Ne demek, “Türkiye’yi Suriye’den çekilmesi için uyarıyoruz?..” Sayın Çavuşoğlu’nun ifadesiyle hangi yetkiyle böyle bir çağrıda bulunma cüretini gösteriyor? İsveç de yukarıda verdiğimiz Avusturya örneği gibi bir figüran… Terör Örgütü PKK’yı yıllardır himaye eden, ofis açmasına izin veren bir ülke. İsveç, ABD’nin Suriye’de petrol yataklarını PKK/PYD ile birlikte zapt etmesine ve Suriye halkının malını istediği gibi kullanmasına ses çıkarıyor mu? Bunu zinhar yapmıyor, yapmaz da. Ama Türkiye’nin kendi topraklarının güvenliğini sağlamak için uluslararası hukuka uygun olarak yaptığı faaliyetlerden rahatsız oluyor.
Suriye’nin bölünmesine, orada bir terör devletçiğinin kurulmasına; Azerbaycan topraklarının işgal altında tutulmasına, Kıbrıs Türklerinin egemenlik haklarının yok sayılmasına hiç ses çıkarmayan, tam tersine işgalcileri destekleyen, teröristleri arkalayan ilkesiz, tarafgir ve sinsi çevrelerin, bu yönde kurmaya çalıştıkları baskılar daima geri tepecektir. Dünya siyaset ve askerî dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemde, Avusturya ve İsveç gibi butik devletlerin ağırlığı hiç mesabesinde olacaktır. O sebeple Sebastian Kurz gibi, Ann Linde gibi kişiliklerin de hiçbir özgül ağırlığı yoktur. Yani Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Kafkasya’da ve ilgili diğer coğrafyalarda, Türkiye yapması gerekeni hep yapacaktır. Adalet ve insanlık namına, mazlumların, mağdurların yanında yer alacaktır. Sömürgeciler ve onların bastonları ister hazmetsin, ister etmesin…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.