Putin’in “kazançlı haftası”…

A -
A +

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin son bir haftayı kârlı-avantajlı kapattı diyebiliriz. Dış ilişkilerde kâr-zarar hesabı, klasik ticarî usullerle olmuyor! Pekin, Moskova, Washington ve Kiev’de neler oldu?

 

Dünyanın en önemli üç başkentinde, hararetli diplomatik görüşmelerin cereyan ettiği bir hafta yaşandı…

Önce Pekin’de, Rusya Lideri Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ABD’ye (Ve dahi NATO’ya) karşı iş ve güç birliği kararlılığını tazeleyen, takviye eden bir fotoğraf verdiler…

İki liderin görüşmesi sonrasında yapılan ortak açıklamada, NATO’nun genişlemesine karşı olduklarını ve soğuk savaş ideolojisinin terk edilmesi gerektiğini teyit ettiler. Rusya tarafı, Tayvan’ın Çin’in bir parçası olduğunu ve her türlü bağımsızlık ilanına karşı olduğunu beyan etti.

Buna karşılık Çin tarafı da, Rusya’nın uzun vadeli ve hukuken bağlayıcı güvenlik garantileri oluşturmak için öne sürdüğü tekliflere destek verdiğini belirtti. Putin memnuniyetini şöyle dile getirdi: “İki ülke olarak ilişkimiz, dostluk ve stratejik ortaklık ruhu açısından; gerçekten benzeri görülmemiş şekilde, karşılıklı gelişmeyi kolaylaştıran, aynı zamanda kalkınmada birbirini desteklemeye yardımcı olan iyi bir ilişki örneğidir…” Nitekim Rusya ile Çin arasında 115 milyar doları aşan hacimde yeni bir doğalgaz ve petrol anlaşmasının imzalandığı ve bu ticarette, avro para biriminin kullanılacağı da duyuruldu. Ne zaman? ABD Başkanı Biden’ın Rusya’yı ekonomik olarak baskılamak için, Kuzey Akım 2 boru hattını temelli kapatma konusunda Almanya’ya tazyikte bulunduğu bir sırada. Keza Çin’in ciddi bir enerji darboğazı yaşadığı dönemde…

Yani Rusya’nın Avrupa pazarındaki muhtemel kaybına karşı, devasa Çin pazarını ikame etme imkânını veren bir anlaşma. Putin “ilişkilerimiz benzersiz” demesin de ne desin!..

Velhasıl Pekin’de verilen fotoğraf, Joe Biden’ın hiç de görmek istemediği cinstendi. Daha da ötesi, Şansölye Scholz’un, Washington’a daha önce de iletilmiş Almanya’nın görüşlerini, Beyaz Saray’da tekrar etmesi de Biden’ı fazlasıyla rahatsız etmiş olsa gerek. Buna rağmen, Ukrayna’nın işgal edilmesi hâlinde; Kuzey Akım 2 Hattının tamamen yok olacağını, Şansölyeye vekâleten(!) ilan etmekten geri durmadı…

Anlayacağınız, Biden Almanya’yı, hâlâ soğuk savaş dönemindeki gibi sanıyordu! Oysa Pekin’den verilen mesajlar, durumun çok farklı olduğunu hatırlatıyordu. Bu arada Fransa Başkanı Macron, hiç de hüsnükabul görmemesine ve hatta bariz şekilde istiskale uğramasına rağmen, Moskova-Kiev ziyaretinden beklediğini aldığını ilan etti.

Hakikaten bugüne kadar Putin’in böyle bir tavır sergilediğine dünya şahit olmamıştı. Emmanuel Macron’a yapılan muamele, öyle sineye çekilecek cinsten değildi. Belki de kendisi bunu göze alarak, bile bile Moskova’ya gitti. Kendince hedefe ulaştığını da düşünüyor. Gerilimin düşürülmesine katkı vermek ve diyaloğun devamına zemin açmak…

Normandiya Formatının (2014 yılında Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna’nın katılımıyla Fransa’nın Normandiya şehrinde başlatılan süreç…

Devamında, 2015 yılında Minsk Protokolü imzalandı.) işlemesi, Macron’un en fazla gündemde tutmaya çalıştığı husus. Tabii Almanya da aynı şeyi savunuyor. Rusya, Donbas Bölgesindeki özerklik statülerine destek veren Minsk Anlaşmasına, tarafların uymasını talep ediyor.

Diğer taraftan, “Rusya’nın ABD-NATO cenahından istediği güvenlik garantisi konularında anlayış gösterilmesi gerektiğini” Moskova ziyareti öncesinde ifade eden Macron, Kiev’de de, Minsk çerçevesinde temaslar yürütülmesine işaret etti. Dikkat çekici bir şekilde, ABD Dışişleri Bakanı Blinken de aynı istikamette Ukrayna’ya işarette bulundu…

Ve uygun bir sıralama ile Minsk anlaşması çizgisinde ilerleme sağlanabileceğini ifade etti. Burası çok câlib-i dikkat bir nokta! Biden, âdeta krizin tırmanmasını körükler biçimde bir söylemde ısrar ederken, Blinken bir nevi geri adım atıyor…

Aynı şekilde bir geri adım da, Amerikan Dışişleri Sözcüsü Ned Price’den geldi. Price, daha önceki beyanları ortada olmasına rağmen, “Hiçbir zaman Ukrayna işgalinin an meselesi olduğunu söylemedik” diye inkârda bulundu!..

Sahi enteresan gelişmeler oluyor. Ve genellikle Putin’i memnun edecek mahiyette gelişmeler. Rusya, ulusal güvenlik endişeleri konusunda, ABD-NATO ve AB’nin söylenenleri duymadığını tekrar tekrar dile getirdi. Nihayet ABD ve NATO cenahından Rusya’ya bir yazılı cevap gitti. Bunun ne olduğunu ve Rusya’nın nasıl bir karşılık vereceğini bekleyip göreceğiz. Başlangıçta epeyce el yükselten Rusya, her hâl-ü kârda; NATO’nun asker konuşlandırmasına sınır getirilmesi, bu arada silah sistemleri üzerinde yeni bir mutabakat sağlanması ve Ukrayna’nın NATO üyeliğini resmen dışarıda bırakan bir formülde ısrarcı olacaktır…

Şu ana kadarki gelişmeler ve özellikle son bir hafta içinde Pekin; Moskova, Washington ve Kiev’de gerçekleşen diplomatik temaslar ve bu trafiğin yansımaları, Putin’in memnunluk duyacağı bir fotoğraf veriyor… 

Zaten öyle beklenmiyor muydu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.