Galatasaray’da düello imiş!

A -
A +

Spor medyam geçen haftaki Galatasaray Divan Kurulu toplantısında eski başkanla yenisinin konuşmalarını “düello” olarak niteledi. Oysa düello yerine örnek kelimesi kullanılmalıydı. Neden mi? Şayet bir kulübün divan toplantısında, hele hele başkanlar, karşılıklı atışıyorlarsa, birbirlerini eleştiriyorlarsa diğer üyeler tartışıyorlarsa, o kulüpte hayat var demektir. Olmadık yanlışlara alkış tutanlar mı daha kulüpçü, yoksa tartışanlar mı? Hangi koşullarda o kulüp daha sağlıklıdır? Soruyorum arkadaşlar?

Ya Ekici; işte böyle!
Mehmet Ekici’ye Trabzonspor kucak açmıştı. İyi de oynadı. Sonra ne olduysa bir büyük kulüpten teklif aldı. Ama temas kurması kanuni sürede olmadı. Bu, bir kere ayıptı en azından. Sonra Avrupa görmüş bu oyuncu altı ay kızakta yaşadı ve yeni kulübüne imza attı. Sonra mı? Şimdi o yeni tercihinde 28 kişilik kadroya bile giremedi. Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste derler ya...

Ömer, bayram ettirdi!
Şu Ömer Bayram var ya Galatasaray’da... Hazırlık maçlarının en iyisi değil miydi? Sonra hakiki maçlar gelince o da makasa geldi. Terim ve ekibi, yönetim ve taraftar dua etmelidir ki, Lemina sakatlanıp çıktı da yerine Ömer girdi. Pardon, Falcao’ya golün pasını kim verdi? Pardon, Galatasaray’a tempo ve sürati kim kazandırdı?

Avcı’dan hareketle kafayı değiştirin artık!
Beşiktaş’ta Vida 6. dakikada kırmızı görüyor. Yani takım on kişi kaldı. Ne mi yapılacak? Hemen yerine ya Roco ya Douglas ya Rebocho ya da en kötü Necip girecek. Hatta hatta Atiba bile olur. Peki ne mi oluyor? Üçlü savunmaya dönülüyor. Yani temel savunma sistemi alışılmamış bir şekle dönüşüyor. Bu, en büyük bir teknik adam hatasıdır. Ne mi yapılmalıydı? En önden birini alır yerine yukarıda saydığım kalabalıktan birini “Yeni Vida” yaparsın olur. Futbolun asırlık geçmişi bunu emreder hep. Ey teknik adamlar; bunu aklınızdan çıkarmayın!

Neredesiniz Cumartesi Anneleri?
Diyarbakır’da HDP binası önündeki acılı annelerin sayısı ben bu satırları yazarken 31 idi... Yani cumartesi günün öğlen saatleri. Siz bu satırları okuduğunuzda durum nedir, şimdiden bilemem ama bildiğim bir şey var ki sormayınız gitsin. Hani şu “Cumartesi Anneleri” var ya, güya çocukları kaybolmuş olanlar, yahu siz neredesiniz kaç cumartesidir? Gelsenize Galatasaray Lisesi önüne, katılsanıza Diyarbakır’daki gözü yaşlılara... Ama yoklar ortada. Çünkü onların büyük bir çoğunluğu sol kafalılar ve PKK sempatizanları. Asıl amaçları devleti sallamak, iktidara turp suyu sıkmak... Anne gibi en kutsal varlığı zedelemek olsa bile... Bir de malum TV kanallarından birinde bakan Soylu’nun o gösterileri yasakladığı söylendi. Demek ki benim burada belirttiğim acı gerçek doğru imiş. Ne olursa olsun, gerçek anne iseniz yine de en azından bir yerlerde görünmeniz gerekmez mi, çakmalar? Mesela bir kaçınız Diyarbakır yapsanız!

Bu TRT’ye zavallı desem mi?
Cumartesi akşamı ekran karşısına kuruldum. Önce TRT’ye dikkat kesileceğim. Ersin Düzen sunuyor, Tümer Metin ve Ali Gültiken yorum yapıyorlar. Ekranda alt yazı geçiyor. Pazar günün programı ve bu hafta oynanan maçların sonuçları ve golleri. Eeee ne mi olmuş? Şu; “Başakşehir-Sivasspor. Gol: Yatabare 39. dakika...” Sonuçlar devam ediyor. Ben 10 dakikadan fazla izledim bunu... Sizce bu maç 1-0 Sivasspor’un galibiyetiyle bitmiştir değil mi? Ama hayır! Maç 1-1 bitti. Hadi programdakiler uyudu. Peki, koca TRT’de yok mu bu programı izleyen bir vatandaş? Yazıklar olsun! Bizim vergiler nereye gidiyor be?

Trabzonspor yanlış yolda!
Abdülkadir, yani sağlam olanı, Sosa ve Obi Mikel orta saha... Yahu Ünal Kardeş, Obi Mikel’in emekli olduğunun farkında değil misin? En fazla üç metre yanındakine top uzatıyor. Ne önleme var, ne kademe var, ne yardımlaşma var. Önden de o bölgeye yardım yok. O zaman arkadan stoperlerden biri veya pozisyona göre beklerden biri “Obi Mikel” olacak... O zaman mı? Rakip elini kolunu sallaya sallaya gelir gol atar... Acaba ders alındı mı?

“Ben Bilirim” cıvıttı!
360 kanalında “Ben Bilirim” isimli bir bilgi yarışması var. Kaçırmadan izlemeye çalışırım. Ancak ne var ki, iş cıvıtmaya başladı. Ne mi? Yarışmacılar bilmedikleri sorulara “Atıyorum” gibi, hem de gülerek bir bilgi yarışmasına hiç yakışmayan cevaplar sunuyorlar! Çok zaman da karelerin içini kafalarına göre doldurmaya çalışıp çuvallıyorlar. Çare mi? Jüri böyle hâllerde, örneğin, 10 puan düşmeli yarışmacının kasasından... Daha anlam kazanmaz mı acaba?

Bravo Kruse!
Baktım gazetelerde, hele hele kendini en büyük diye ilan edende, sadece Kruse üç yıldız. Yahu Ersun Hoca; yazık değil mi bu adama? Bu adam Almanya’da nerede, hangi görevle oynuyordu? Sen tut, Gustavo ile Tolga’nın destekçisi yap! Yetmedi, bir de oyun kurucu gibi oyna... Hele hele yaptığın oyuncu değişiklikleri tam anlamıyla skandal... Bir de şu kaleci meselesine bakalım. Büyük takımın büyük kalecisi olur. Bu kuralı sakın unutma! Bu ligde üç-dört takım daha var. Sen bu kafa ile iki uç adamı, iki kenar forvetle oynamaya devam edersen seni yenecek. Benden söylemesi.

Bravo Rıza!
Rıza Kayaalp dördüncü Dünya Şampiyonluğunu kazandı. Kutlarım. Büyük gurur kaynağıdır bizler için. Ancak ne var ki, bendeniz her benzeri şampiyonada dört-beş altına alışmış olduğumdan sıkıntılıyım da aynı zamanda...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.