Delikanlı yönetici Sema...

A -
A +

Taraftarların yabancı madde yağmuru ve küfürlerine rağmen kaçmayan tek isimdi…

Önce bir kadın için “Delikanlı” sözcüğünü neden kullandığımı yazayım. Geçtiğimiz çarşamba günü hayatını kaybeden Sema Küçüksöz, adından da anlaşılacağı gibi bir kadın idi. Ama benim tanıdığım kadarı ile, 1993 yılından itibaren, özellikle bugünlerde, “Delikanlı” diye geçinen erkekleri ona katlar, ders verirdi o sıfatla ilgili... Zaten bu özelliği ile bir spor branşımızın federasyon başkanlığını üstlendi, ağırlıklı olarak Güneydoğu’ya inanılmaz hizmetler sundu, yardım için çırpınıp durdu.
Şimdi, tanıştığımız yıllardan, bugünlerde başkan ve yönetici olarak hava atanlara, özellikle büyük kulüplerde, ders alacakları bizzat yaşadığım bir olayı anlatacağım.
Rahmetli Güven Sazak ağabey Fenerbahçe’ye başkan seçilmiş, fakat kısa sürede koltuğu bırakmayı uygun görmüştü. Hâl böyle olunca da, tüzük gereği sadece bir başkan seçimi yapılmalıydı. Yapıldı ve rahmetli Hasan Özaydın dostum başkan oldu. Ve Fenerbahçe kendi sahasında, şimdikinden önce, bir Avrupa maçında rakibine ezilerek farklı yeniliyordu. Taraftarın tepkisi de büyüdükçe büyüyordu.
Ve maçın sonları yaklaştıkça “Şeref Tribünü”ne yabancı madde yağmuru başlamıştı. “Defolun gidin” naralarının yanı sıra en galiz küfürler birbirini takip ediyordu. Ve başta başkan, yönetim kurulu üyeleri ve de o tribünde bulunmaya hak kazanmış kim varsa tribünü terk etmeye başladı. Kısa sürede tribün tamamen boşalmıştı. Pardon; tek bir kişi yerinden kımıldamadan oturmaya devam ediyordu. Yabancı madde yağmuru ve küfürler giderek azalmıştı. Maç bittiğinde tek başına oturan kadındı o. Yavaş yavaş ayağa kalktı ve tribünden çıktı.
Evet, değerli okurlar, o kadın Sema Küçüksöz’ün ta kendisi idi.
Ertesi gün hemen Fulya’daki çalışma ofisine koştum. Selam sabahtan sonra aramızda bu konuyla ilgili geçen diyalogdan pasajlar sunayım...
“- Sema ne yaptın sen öyle?.. Atılan maddelerden biri başına gelseydi... Basın tribününden bağırıp seni uyarayım dedim. Sonra vazgeçtim...”
“- Kemal, ben de kaçsaydım Fenerbahçe’nin ismi ne olacaktı? Yönetim kurulu üyesiyim ben... Arkadaşlara teessüflerimi bildirdim. Kongre bizi o koltuklara en küçük bir olayda kaçalım diye mi oturttu? Şayet beni uyarmaya kalksaydın, yakın dostum olmana rağmen, sana da bir şekilde tepkimi gösterirdim.”
“- Peki şimdi ne düşünüyorsun?”
“- Ne düşüneyim ki... Göreve devam. Fenerbahçe için her türlü fedakârlık için varız biz. Kongre seçmez ise de, canları sağ olsun. Yeter ki, şu duruşum örnek alına...”
Evet, değerli okurlar. İşte bu hakiki delikanlı kadını kaybettik. Acaba diyorum, şimdi tribünlerden kaçan, öte beri atanların üzerine atlayanlar ders alırlar mı? Ben yalan yazmış olabilirim. Ancak ne var ki o akşamdan sağ kalan çoktur. Onlara sorsunlar.
Hey gidi Sema Kardeşim hey! Seni Fenerbahçe’ye öneren rahmetli ağabeyim Recai Aslan da, yönetimine alan Güven Sazak ağabey de, kısa süre çalıştığın rahmetli Hasan Özaydın kardeşim de, nurlar içinde yatasınız. Şimdi sizleri öylesine arar oldu ki koca Fenerbahçe, hiç sormayınız!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.