Bahanede boğulmak!..

A -
A +

Bu takımı bu hâle getirenler, şike soruşturması sürecinde "devamlı olarak bu teknik adamı ve kaptanı dahil takımı", sahadan çok "şike sahnesinde tutan" ve "onlardan medet uman" Fenerbahçeli yöneticilerdir!.. "Aynı durumda 7 kulüp daha varken" ve onların takımlarında "işlerinin sahada top oynamak olduğu bilincinde olan" teknik adamlar ve futbolcular varken, Fenerbahçe'nin "şike sahnesinde başrole soyunan" Aykut Kocaman'ları, kaptan Volkan Demirel'leridir sarı-lacivertli ekibi gazete manşetlerine "Dertlasman" nitelendirilmeleriyle taşıyan!.. "Şike soruşturmasını", kötü sonuçların ve futbolun adeta "sebebinden" de öte "gerekçesi" yapan Aykut Hoca ve talebeleridir, "futbol olarak" Fenerbahçe'yi "bahanede boğulan takım" durumuna getiren!.. Düşünün, Karabükspor, "bu karda kışta, elverişsiz saha ve hava şartlarında" 6 günde "3'üncü maçını oynamak üzere yorgun argın" çıkarılmıştır, Federasyon tarafından Fenerbahçe'nin önüne. Bu karşılaşma, önüne, perşembe gecesi İstanbul'da Büyükşehir Belediyespor "erteleme maçı" konduğu hâlde, "yayıncı kuruluşun zarar edeceği" düşünülerek pazartesi gecesine bile alınmayarak pazar gecesi oynatılmış, Karadeniz ekibi, "şampiyonluk kovalayan" İstanbul Büyüğü'nün önüne "Ne hâlin varsa gör" diyerek adeta atılıvermiştir. Üstelik, bu üç maçın ilk ikisinde "en önemli oyuncular", Shelton ve Muhammet "kırmızı kart gördükleri", Deumi, Mustafa Sarp, Mehmet Çakır, Güven ve Kaan gibiler de "sakat-cezalı oldukları" için tribünde oturdukları hâlde, dahası, hakem Fırat Aydınus'un da bütün "karşı" çabalarına rağmen, Karabükspor, Fenerbahçe'yi "futbol olarak da, skor olarak da sahada domine etmiştir!.." Böylece, "Saha temizdir, şike yapmadık" diye diye bugünlere gelenler, "Şike sürecinde başrole soyundurulmalarının nelere mal olacağının bilincine varamadıkları" için, Karabükspor gibi "düşmemek için çırpınan ve 6 günde 3 maç oynayan" bir takımdan, "sahada" haklı bir mağlûbiyet almışlardır!.. Ve hâlâ Fenerbahçeli yöneticiler, "Ey Aykut Kocaman, ey onun talebeleri, siz şikeyi mikeyi bir yana bırakın da sahadaki aslî işinizi yapın, bu hâliniz ne" diyememektedirler; zira "taraftar önünde, onların bu acıklı hâli", yönetimin "en büyük silâhı" olduğundan, adeta "işlerine gelmektedir!.." İşte bugünlerde, medyanın "3 bininci gol, 3 bininci puan gibi", fantezi rekorlarla avutması da "acı gerçeği" örtememiş, tarihinde "hiç olmayan" ve de belki de bir daha hiç olmayacak bir rekoru getirmiştir Fenerbahçe'ye; "Düşme hattındaki bir rakipten iki dakikada iki gol yemek!.." Sen "milyon dolarları al, cebine koy", ama sahaya çıkınca "Ne yapalım şike soruşturması var, bize ceza verecekler, moralimiz bozuk" diye durmadan sızlan; "Suç yoksa, kim, nasıl ceza verecek" Fenerbahçe'ye, peki?.. Fenerbahçe yönetiminin "hatalı stratejisinin, bu çok hatalı taktik varyasyonunun bedelini", Fenerbahçe ödüyor, Fenerbahçe taraftarı ödüyor!.. "Hoca'nın da, futbolcuların da bir an önce akıllarını başlarına almaları, ağlaşma yerine, sahada takır takır futbol oynamaya başlamaları lâzımdır" demeyen, diyemeyen, adeta "Hoca'yı ve futbolcuları haklı gören" Fenerbahçeli yazar-çizer ve yorumcuların da payı vardır, bu acı tabloda!.. Dahası, aldığım maillere ve telefonlara bakarak Maraton'da "Galatasaray ile ilgili yorumları ile sarı-kırmızılı taraftarları kırdığını ve üzdüğünü anladığım" Hakan Şükür'ün de "tarafsız görünmek" çabası ile "Fenerbahçe'nin kötü futbolunu ve aldığı kötü sonuçları" durmadan "Şike sürecine bağlamaya ve mazur göstermeye çalışması" ile katılması, ortaya "enteresan" bir tablo çıkarmıştır!.. Fenerbahçe Takımı, "Play-off öncesi", yani "hemen" hocasıyla, futbolcusuyla bir an önce kendine gelmeli ve "asıl görevinin sahada futbol oynamak olduğunu" hatırlamalıdır; şike sürecinde sahne almak, onların değil, yöneticilerin işidir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.