Takke düştü, kel göründü!..

A -
A +
Ne yazık ki, medyamızın köşe başlarını tutmuş "basketbol yorumcularımızın büyük çoğunluğu" yıllardır "aynı" koroda "aynı" şarkıyı söylüyorlar; "Körler, sağırlar birbirini ağırlar!.." Basketbolda, büyük bölümünü Avrupa'daki "ekonomik krizin küçülttüğü" rakiplere bakarak kurduğumuz "İstanbul'da yapılacak Avrupa Ligi Dörtlü Finali'ne iki takım bile sokabiliriz, bir garanti gibi" hayali daha ilk 16'da bitti; hem de iki "iddialı" takımımızın grup sonuncusu, "sürpriz" takımımızın ise grup üçüncüsü olabildiği bir sonuçla; tam bir hüsran!.. Bir "Spanoulis (20 sayı-8 asist) ile" son 8'e kalan Olimpiyakos'u seyrettikten sonra, insan "bu hüsrana yanıyor"; bitmedi, Galatasaray için "Bu bile büyük başarı" diyenlere de "Pes, bu nasıl bir küçüklük kompleksidir" dememiz gerekiyor!.. Bakınız, "bu büyük(!) başarıyı gösteren" ve de "çaylak" durumunda olan Bilbao'dan bahsetmiyorum bile; neymiş yani, bunca yıldır oynanan Avrupa Ligi'nde "son 8'e kalmak?.." Hani, "basketbolumuz dünya çapındaydı, dünyanın önde gelen basketbol ülkelerindendik?.." Bir takımımız "son 8'e kalmayı son maçta kaçırdı" diye neredeyse düğün bayram edeceğiz, öyle mi?.. Ne yazık ki, medyamızın köşe başlarını tutmuş "basketbol yorumcularımızın büyük çoğunluğu" yıllardır "aynı" koroda "aynı" şarkıyı söylüyorlar; "Körler, sağırlar birbirini ağırlar!.." Aylardır yazıp geliyoruz; "bu koçlarla bu ligde başarı olmaz!.." İş işten geçtikten sonra Ufuk Sarıca gitti; "onca transfere ve harcanan paraya yazık oldu"; Fenerbahçe'nin derdi de, sorunu da aynı!.. Galatasaray'ın "yere göğe konulamayan" koçu, "inatları, kaprisleri yüzünden" takımının önünü göz göre göre kapadı!.. "Pivotsuz takım" inadı, özellikle "kritik ve önemli maçlarda" Galatasaray pota altını, ribauntlarda rakiplere "antrenman kolaylığı verecek" hâle getirdi; elin oğlu (Olimpiyakos) iki arada bir derede Dorsey (8 sayı 5 ribaunt)'i alırken, "savunma da savunma" diyen Oktay Mahmuti'nin getirdiği Boris Savoviç ise hayati (!) maçta "sıfır sayı, sıfır ribaunt" ile oynadı!.. Göksenin Köksal'lı, Savoviç'li "Attırmayacağım" ilk beşi, ilk iki-üç dakikada 14 sayı yedi ve daha ilk periyotta iş işten geçti; "10 sayı fark" ve maçın sonuna kadar o farkın altında kaldı, Galatasaray!.. 6 oyuncusunun "çift rakamlı sayılara ulaştığı" sarı-kırmızılı takım, "diğer periyotlarda olduğu gibi", dengeli bir ilk beşle oyuna başlatılsa, ne Olimpiyakos o ilk periyottaki farkı (24-14), ne seyircisini ve kendisini rahatlatan ve coşturan güveni yakalayacak ve belki de maç "19 - 21 / 24 - 23 / 21 - 23" biten 3 periyota uygun olarak sonuçlanacak; Galatasaray son 8'e girecekti!.. Ama iki takım arasında "aleyhimize" bir başka "büyük" fark vardı; Olimpiyakos koçu Dusan İvkoviç ile Galatasaray koçu Oktay Mahmuti arasındaki fark!.. Biri Spanoulis'i "Spanoulis yapan", öteki Lakoviç'i "şaşkın tavuğa çeviren" iki koç!.. İyi de oynasa, kötü de oynasa "kendisine güvenildiğini bilen" bir Spanoulis "tek başına" maçı alırken,"ilk beşte kendisine Göksenin Köksal'in tercih edileceğini" bilen ve gören, "ilk hatasında kenara alınır mıyım" paniği içinde "şut atarken eli titrer hâle getirilen" Lakoviç, maçı verenlerin başında geliyordu!.. "Yıldız sevmeyen, yıldızı ezen" bir hocanın başında olduğu bir takıma gelmekle "hayatının en büyük hatasını" yapmıştı Lakoviç; mutsuzdu, huzursuzdu, saha ortasında tribünlerin ve TV ekranlarının önünde "büyük kariyerini hiçe sayan" ve adeta "çaylak" muamelesi yapan bir hoca tarafından "devamlı" küçük düşürülüyor ve yok ediliyordu!.. Bu hoca, "Gökseninler'in, Savoviç'lerin hocasıydı"; ne işi vardı Lakoviç'in Galatasaray'da?.. "Galatasaray ilk 16'ya girebildi" diye bayram edin sevgili dostlar!.. Bir "doğru dürüst pivot" ve de bir "kaprissiz, inadını törpülemiş" tecrübeli koçla, bu takım İstanbul'da dörtlü finali oynar ve belki de "üçüncülük kupasını bile" alabilirdi; ne yazık ki, Mahmuti'nin kaprislerine kurban edildi!.. Varan bir!.. "UEFA da kimmiş, ne yapar, cürümü kadar yer yakar" diyenlerin kulaklarına küpe olacak bir karar geldi; Gaziantepspor, "mali kriterlere uymadığı için" cezayı yedi; dört yıl içinde bir defalık Avrupa Kupaları'na katılma hakkını, bu hakkı alırsa kullanamayacak!.. Bilmem ki, "kış uykusuna yatanlar" uyanacaklar mı?.. İki soru, iki cevap!.. Soru bir; Aykut Kocaman Eskişehir maçından sonra dedi ki; "Öyle kötü oynadık ki, hocasız takım olsa bu kadar olmaz!.." Aylardan beri şike soruşturması sürecinde "cismen", futbol takımının başında ise "ismen" olma yarışındaki Hocamıza sormamız gerek; "Sorumlu kim acaba?.." Soru iki; Bana soruyorlar; "Neden Milli Takım için bir şeyler yazmadın?.." Cevabım kısa; "Milli Takım var mıydı, ben göremedim, sakın ola ki Abdullah Avcı'yı eleştirdiğimi sanmayın; onu eleştirmek umumi arzu üzerine 'şimdilik' yasak. Zaten 'iki günlük' hocalığıyla eleştirilecek durumda da değil; milli takım için 5-6 hazırlık maçı oynansın, mayısta yazacağım!.." Çifte standart!.. Teşvik priminin "kanunlara ve federasyon talimatlarına göre suç olmadığı, sayılmadığı" bir dönemde, bir kulüp yöneticisi için "yakıştırılan" ve de "bugüne kadar ispatlanamamış" iddialar "gerçekmiş" ve "o gün için suçmuş" gibi "orada burada" kararlar verilip, o kişi ve kulübü "infaz" edilmeye kalkışılıyor; hem de "şikeciler" denilerek!.. Ama yöneticileri, polisin-savcının "tapeli, tanıklı, şike-teşvik primi-çete" iddialarıyla üstelik "Şike ve teşvik priminin kanunla da, talimatlarla da 'suç sayıldığı' bir süreçte" gözaltına alınan, tutuklanan ve yargılanan kulüpler için "orada, burada" soruşturmanın başından beri "tertemiz" hükmü verilip, kişiler için de "Ortada ne şike var, ne teşvik; bunlar neden tutuklular" diye kıyamet koparılıyor!.. Hadi diyelim ki, "polisler ve savcılar tuzak (!) kurdular"; peki ama "içerdeki" yöneticilerin "Güvenimiz sonsuz" dediği hakimler, neden "8 aydır bu sanıkları tahliye etmiyor?" "Şike-teşvik primi" suçlamalarıyla ilgili 6222 sayılı kanun değiştirildi, cezalar çok indirildi; "sadece bu suçlarla yargılananlar", cezalar indirilince "tahliye şansına kavuştular"; ne var ki "Suç işlemek için teşekkül kurmak (çete)" suçuyla ilgili kanun değişmedi, "ağır cezalar" orada duruyor, onun için 'bu' iddiayla tutuklanan sanıklar "tahliye edilmedi", mesele bu kadar açık!.. Bile bile lâdes!.. "Değişmeyecek" denilen kurullar "yeniden dizayn edildi" ve "Şike de, teşvik de yok" diyecek, dahası, "aylardır da diyen" insanlar bu kurullara yerleştirildi!.. FIFA ve UEFA'ya da denildi ki, pardon denilecek ki; "İşte kararlar, yersen!.." Önemli isimleri "Şike ve teşvik primi iddiaları ile yargılanan" bir kulübün "hem de başarısız olduğu kendi taraftarı ve camiası tarafından bar bar bağırılan ve de genel kurulundan idari ibra bile alamayan" başkanı, neden Federasyon Başkanlığı'na getirildi ki; işte "bunun için!.."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.