Türk Futbolu kirlenmiştir!..

A -
A +
"Artık" Federasyonlarımıza ve kurullarına değil, "cambaz" Blatter'lerin FIFA'sına, "bize sempatisi olmayan" Platini'lerin UEFA'sına "güvenmek" ile karşı karşıya kaldık; Neye ve neden itiraz ediyoruz; "Türk Futbolu temiz midir?.." Dahası, "Dünya Futbolu, Dünya Sporu temiz midir?.." Şiddet vardır, şike vardır, doping vardır, ayrımcılık vardır, vardır da vardır!.. Ama bir de "fark vardır"; bazı ülkeler, "bu suçlarla kıyasıya mücadele ederler"; varsa, suçluları bulur, en ağır şekilde cezalandırırlar. Ne yazık ki, biz "mücadele etmemeyi, ama edermiş gibi görünmeyi" seçiyoruz, üstelik "mücadele sonuna kadar ve ciddi yapılsın" diyenlere de "yapmadığımızı, yazmadığımızı bırakmıyoruz!.." İşte Fotomaç'ta sevgili Hakan Kulaçoğlu "Şike evrimleşirken" başlıklı yazısında "her şeyi" bir cümle ile özetliyor; "Artık sadece UEFA'ya, FIFA'ya güveniyor bu ülkenin temiz futbolseveri." Yalan mı; bir zamanlar "Şikeyi sonuna kadar soruşturan, kişileri ve kulüpleri cezalandıran federasyonlardan, yavaş yavaş ve alıştıra alıştıra", hem de bütün dünyayı "milyar dolarlar" ile saran bahis oyunları sebebiyle, maç kurup bahis oynatan, oynayan mafya kollarının fink attığı bir ortamda, "nasıl görmezden gelir ve de şike olaylarının üzerini nasıl örtüp, cezaları en aza indiririz" diye koşuşturanlar dönemine geldik!.. İşte onun için "artık" Federasyonlarımıza ve kurullarına değil, "cambaz" Blatter'lerin FIFA'sına, "bize sempatisi olmayan" Platini'lerin UEFA'sına "güvenmek" ile karşı karşıya kaldık; tam bir "kırk katır ve kırk satır" misali!.. Utanmalıyız!.. Yiyip yuttuğumuz iğrenç pankart!.. Fenerbahçe - Galatasaray maçından sonra "bir kebapçıda asılan iğrenç pankart" konusundaki vurdumduymazlık içler acısı!.. Sadece Vatan Gazetesi'nin internet sitesinde "görebildiğim" bu resimli haberin üzerine giden bir basın kuruluşuna bugüne kadar rastlamadım, varsa göremediğim, o kuruluştan özür dilerim!.. Yazan çizene, kınayana da, "dün, hem de çok anlamlı bir yazı yazan" sevgili kardeşim Hıncal Uluç hariç, rastlamadım!.. Bilmem ki, "o pankart" maazallah "Galatasaray yerine Fenerbahçe için" Florya'daki bir kebapçıda asılsaydı, medyamız yeri, göğü manşetleriyle, yorumlarıyla "nasıl" inletirdi?.. O kebapçı, o büyüklükte pankart asılırken, orada onca zaman asılı olarak dururken ve de altında onca insan poz verip resimler çektirirken, dahası ortalıkta "kelli felli" onca adamın dolaştığı fotoğraflarda görülürken, bir satırlık bir açıklama ile "Bizim ilgimiz yoktur" dedi ve iş bitti!.. Peki, "Türk Ceza Kanunu nerede, Sporda Şiddeti Önleme Kanunu" nerede; o kanunlarda "böyle bir olaylar ilgili onca hüküm varken", polisimiz nerede, savcılarımız nerede?.. Şimdi, Aslantepe'deki maçtan sonra "bu iğrenç pankartın rövanşı alınmak istenirse" ne olacak?.. Spor suçları için "özel kanun çıkar", sonra "bu fazla oldu" diye "suyuna tirit hâle getir"; nihayet "onu bile uygulamamak için" görmezden, duymazdan gel, kulağının üzerine yat; bu kafa ve bu uygulamamalarla "şiddeti nasıl önleyeceğiz?.." Bakınız, spor sahalarındaki şiddetin "ana kaynağı" bellidir; "her şey küfürle başlar"; sonrası "nereye kadar gideceği belli olmayan" bir açık süreçtir; küfrü önleyemezseniz, kaynağı kurutamaz, şiddeti durduramazsınız!.. "Seyircisiz" cezasını bile, "çocuk ve kadın" diyerek, "onları seyirciden, insandan saymayarak" ortadan kaldıran zihniyet, bu defa da "tribünleri dolduran çocuk ve kadınların küfürlerini duymazlıktan, görmezlikten gelecek kadar" gülünç duruma düşmüyor mu?.. Şike soruşturması telefon dinleme tapelerinde, federasyon başkanlarının, başkan vekillerinin, kulüp başkanlarının, yöneticilerinin "iğrenç küfürleri" hem de "birbirleri için" nasıl söylediklerini günlerce ve sayfalarca okuduk da, "medya olarak" ne yaptık?.. Basketbol koçlarının "kendi oyuncularını" oynanan maçlar sırasında "analı - avratlı küfürlerini duymayan" hakemler ve "duymalarını istemeyen" federasyonlar için ne yaptık; hiç!.. Bu kafayla mı önleyeceğiz, sporda şiddeti; hadi canım güldürmeyin beni!.. Önce!.. Neymiş, "Quaresma oynasaymış, Beşiktaş, Atletico Madrid'i eleyebilirmiş!.." Quaresma'lı Beşiktaş "önce" Boluspor'u elesin de, belki gelecek yıllarda "Atletico'ya sıra gelebilir!.." Yüksel Ağabey!.. Bir bir eksiliyoruz; işte Yüksel Ağabey'imiz de gitti!.. Gazeteciliğe bir ömür boyu hizmet, sonra gazetelerde "birkaç satırlık" son!.. Hatta, "çalıştığı gazetelerin internet sitelerine dün sabah baktığımda, 3 satırlık bir haberi bile bulamadım"; çok yazık!.. Daha da acısı, "üyesi olduğu" Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin sitesinde de "sadece 3 satırlık bir ölüm haberi", o kadar; bir "özgeçmiş" bile koyamamışlar!.. 2008 Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü sahibi Yüksel Bayar'ın uzun yıllar "müessese müdürlüğü yaptığı" Tercüman Gazetesi'nin Ankara Temsilciliği'nde spor şefiydim. Her derdimizle ilgilenir, "müdürlükten çok, ağabeylik" yapardı; zaten mesleğe "spor muhabiri olarak başlamış", sonra adım adım ve "hak ederek" en tepelere kadar tırmanmıştı!.. Yüksel Ağabey'e Allah'tan rahmet, kederli ailesine, meslektaşlarına, dostlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Nur içinde yatsın!.. İğdeye dönen ümitler!.. İşte UEFA geldi, genel kuruluyla geldi, yönetim kuruluyla geldi, başkanıyla geldi, hatta FIFA Başkanı'nı da alıp geldi; sonuç ortada; "değişen" bir şey yok; UEFA "bugüne kadar ne yaptıysa, ne yapılmasını istediyse, bugünden sonra da onu yapacak, onun yapılmasını isteyecek!.." "Yaparsan" ne âlâ, "Yapmazsan", çok açık olarak söylediler ki; "UEFA bugüne kadar 'yapmayanlara ne yaptıysa,' onu yapacak!.." Bu arada bir başka "net" tavrı da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ortaya koydu; "Şikeyi yapanlar en ağır cezayı almalı!.." Kafalarını kuma gömüp, "El alem görmez, biz bildiğimizi okuruz, görürlerse de ne gam, ne yaparlarsa yapsınlar" diye düşünenlere, "böyle düşünenler gibi düşündüklerini" konuşmalarıyla, yazılarıyla, yorumlarıyla, raporlarıyla açıklayıp, "ihsası reyde bulunmuşları, sanık avukatlarını, onların mensup olduğu kuruluşların başka üyelerini, sanıklardan bazılarının üye olduğu kuruluşların üyelerini", Futbol Federasyonu'nun "Şike ve teşvik primi kararlarını oluşturacak ve verecek" kurullarını dolduranlara bilmem ki hem de "kendi ülkemizde", bundan açık bir mesaj daha nasıl verilebilir?.. Kedi, hiç olmazsa "kendi pisliğini, örtmek için" çaba sarf eder; bizde ise "içlerinde bazı yetkililerimizin de olduğu" bazılarımız, neden, "var olup olmadığını henüz bilmediğimiz (Yoksa biliyor muyuz???)", hem de "başkalarının", eğer varsa "pisliğini peşin peşin temizlemek için" ülkemiz sporunu dünya âleme rezil etmekte yarışıyor?.. "Bor'un pazarı geçmeden", aklımızı başımıza almalıyız!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.